English    Türkçe    فارسی   

6
2948-2957

  • چون شد اندر آب و چونش در ربود  ** چغز آبی کی شکار زاغ بود 
  • Nasıl suya girdi, nasıl da onu kaptı? Suda yaşayan kurbağa, nasıl olur da alaca kargaya avlanır?
  • چغز گفتا این سزای آن کسی  ** کو چو بی‌آبان شود جفت خسی 
  • Kurbağa, bu, suda yaşamayan susuz hayvanlar gibi, aşağılık bir mahluka eş olanın lâyığıdır.
  • ای فغان از یار ناجنس ای فغان  ** هم‌نشین نیک جویید ای مهان  2950
  • Feryat adamın kendi cinsinden olmayan dostundan, feryat. Ey “ulu” lar, sizinle düşüp kalkacak iyi bir dost arayın, diyordu.
  • عقل را افغان ز نفس پر عیوب  ** هم‌چو بینی بدی بر روی خوب 
  • Akıl da ayıplarla dopdolu bulunan nefisten feryat eder. Nefis, güzel bir yüzdeki çirkin buruna benzer.
  • عقل می‌گفتش که جنسیت یقین  ** از ره معنیست نی از آب و طین 
  • Akıl, ona der ki: Cins oluş, iyi bil ki su ve toprak bakımından değil, mâna, bakımındandır.
  • هین مشو صورت‌پرست و این مگو  ** سر جنسیت به صورت در مجو 
  • Kendine gel de surete tapma, suret sözüne kapılma, cins oluşu surette arama.
  • صورت آمد چون جماد و چون حجر  ** نیست جامد را ز جنسیت خبر 
  • Suret, cansız şeye, taşa benzer. Cansız şeyin, kendisiyle cins olandan, yahut olmayandan haberi var mıdır?
  • جان چو مور و تن چو دانه‌ی گندمی  ** می‌کشاند سو به سویش هر دمی  2955
  • Can, karıncaya benzer, beden de bir buğday tanesine. Karınca o buğday tanesini her an çeker durur.
  • مور داند کان حبوب مرتهن  ** مستحیل و جنس من خواهد شدن 
  • Karınca bilir ki o kendi cinsinden olmayan buğdaylar, nihayet yenecek, kendisine karışacak. Bunlar, benim cinsimden olacaklar der.
  • آن یکی موری گرفت از راه جو  ** مور دیگر گندمی بگرفت و دو 
  • Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.