English    Türkçe    فارسی   

6
2957-2966

  • آن یکی موری گرفت از راه جو  ** مور دیگر گندمی بگرفت و دو 
  • Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.
  • جو سوی گندم نمی‌تازد ولی  ** مور سوی مور می‌آید بلی 
  • Arpa, buğdayın bulunduğu yere gelmez ama karınca, karıncanın bulunduğu yere gelir ya.
  • رفتن جو سوی گندم تابعست  ** مور را بین که به جنسش راجعست 
  • Arpanın gitmesi, buğdaya tâbidir. Karıncaya baksana, dönüp kendi cinsine nasıl geliyor.
  • تو مگو گندم چرا شد سوی جو  ** چشم را بر خصم نه نی بر گرو  2960
  • Buğday, neden arpaya doğru gidiyor deme. Gözünü aç da düşmanı gör, alınan, götürülen şeyi değil.
  • مور اسود بر سر لبد سیاه  ** مور پنهان دانه پیدا پیش راه 
  • Kara bir karınca, siyah kilimin üstünde bir taneyi almış gitmekte meselâ. Tanenin gittiği görülür de karınca görünmez.
  • عقل گوید چشم را نیکو نگر  ** دانه هرگز کی رود بی دانه‌بر 
  • Akıl der ki gözünü iyi aç da bak. Hiç tane onu bir götüren olmasa gider mi?
  • زین سبب آمد سوی اصحاب کلب  ** هست صورتها حبوب و مور قلب 
  • Köpek bu yüzden Ashabı Kehf’in bulunduğu yere geldi, onlara katıldı. Suretler, tanelerdir ama karınca, kalptir.
  • زان شود عیسی سوی پاکان چرخ  ** بد قفس‌ها مختلف یک جنس فرخ 
  • İsa bu yüzden gökyüzündeki temiz meleklere karıştı. Kafesler ayrıydı ama kuş yavrusu bir cinsten.
  • این قفس پیدا و آن فرخش نهان  ** بی‌قفس کش کی قفس باشد روان  2965
  • Bu kafes meydandadır da kuş yavrusu gizli. Fakat kafesi bir götüren olmasa kafes, kendi kendine nasıl gider?
  • ای خنک چشمی که عقلستش امیر  ** عاقبت‌بین باشد و حبر و قریر 
  • Ne mutlu o göze ki akıl, onun başında buyruktur; işin sonunu görür, her şeyi bilir, aydındır, nurludur.