English    Türkçe    فارسی   

6
3087-3096

  • پس زنی گفتش ز چشم عبهری  ** که ز دستت رفت حسرت می‌خوری 
  • Bir kadın Safura’ya, “O nergis gibi gözlerin elden gitti, acıklanıyor musun?” diye sordu.
  • گفت حسرت می‌خورم که صد هزار  ** دیده بودی تا همی‌کردم نثار 
  • Safura dedi ki: Yüz binlerce gözüm olsaydı da hepsini feda etseydim. Fakat ne fayda, yok ki! Buna acıklanıyorum.
  • روزن چشمم ز مه ویران شدست  ** لیک مه چون گنج در ویران نشست 
  • Göz pencerem, ayın nuru ile yıkıldı ama ay, define gibi bu yıkık yeri yurt edindi.
  • کی گذارد گنج کین ویرانه‌ام  ** یاد آرد از رواق و خانه‌ام  3090
  • Define, artık bu yıkık yurdu, ev mi, dam mı, düşünmeye vakit bırakır mı?
  • نور روی یوسفی وقت عبور  ** می‌فتادی در شباک هر قصور 
  • Yusuf sokaktan geçerken yüzünün nuru her evin kafesinden içeri vururdu.
  • پس بگفتندی درون خانه در  ** یوسفست این سو به سیران و گذر 
  • Evdekiler, Yusuf bir yere gidiyor yine derlerdi.
  • زانک بر دیوار دیدندی شعاع  ** فهم کردندی پس اصحاب بقاع 
  • Köşede bucakta oturanlarda duvarda bir nur gördüler mi Yusuf’un geçtiğini anlarlardı.
  • خانه‌ای را کش دریچه‌ست آن طرف  ** دارد از سیران آن یوسف شرف 
  • O tarafa penceresi bulunan ev, Yusuf’un geçişişinden ululanır, şeref bulurdu.
  • هین دریچه سوی یوسف باز کن  ** وز شکافش فرجه‌ای آغاز کن  3095
  • Hadi Yusuf’un geçeceği tarafa bir pencere aç da oraya otur, seyrine bak!
  • عشق‌ورزی آن دریچه کردنست  ** کز جمال دوست سینه روشنست 
  • Âşık olmak, o yana bir pencere açmaktır. Çünkü gönül, dostun cemali ile aydınlanır.