English    Türkçe    فارسی   

6
3118-3127

  • رفت آن طاوس عرشی سوی عرش  ** چون رسید از هاتفانش بوی عرش 
  • O arş tavusuna hatiflerden arş kokusu geldi, o da arşa gitti.
  • سایه‌اش گرچه پناه خلق بود  ** در نوردید آفتابش زود زود 
  • Halk, onun gölgesine sığınırdı. Fakat güneş, o gölgeyi tez tez dürüverdi.
  • راند او کشتی ازین ساحل پریر  ** گشته بود آن خواجه زین غم‌خانه سیر  3120
  • Evvelsi gün, bu kıyıdan gemisini sürdü. O büyük zat, bu gam yurduna doymuştu zaten.
  • نعره‌ای زد مرد و بیهوش اوفتاد  ** گوییا او نیز در پی جان بداد 
  • Garip bunu duyunca bir nâra attı, kendisinden geçip gitti. Sanki o da, muhtesibin ardından can verdi.
  • پس گلاب و آب بر رویش زدند  ** همرهان بر حالتش گریان شدند 
  • Hemen yüzüne gül suyu serptiler, sular saçtılar. Yol arkadaşları, haline ağladılar.
  • تا به شب بی‌خویش بود و بعد از آن  ** نیم مرده بازگشت از غیب جان 
  • Adam, geceye kadar kendisine gelemedi, gece yarısında gayb âleminden canı geri geldi, yarı ölü bir halde ayıldı.
  • باخبر شدن آن غریب از وفات آن محتسب و استغفار او از اعتماد بر مخلوق و تعویل بر عطای مخلوق و یاد نعمتهای حق کردنش و انابت به حق از جرم خود ثم الذین کفروا بربهم یعدلون 
  • Garibin, muhtesibin ölümünü duyunca mahlûka dayandığından, mahlûkun ihsanına güvendiğinden dolayı tövbe etmesi ve Tanrı nimetlerini anarak suçundan vazgeçip Tanrı’ya yüz tutması. “ Kâfir olanlar, bu kadar nimetleri görürler de sonra yine rablerinden dönerler.”
  • چون به هوش آمد بگفت ای کردگار  ** مجرمم بودم به خلق اومیدوار 
  • Aklı başına gelince dedi ki: Yarabbi, suçluyum. Halka ümit bağladım.
  • گرچه خواجه بس سخاوت کرده بود  ** هیچ آن کفو عطای تو نبود  3125
  • Muhtesip cömertti ama cömertlikte hiç de senin eşin olamaz.
  • او کله بخشید و تو سر پر خرد  ** او قبا بخشید و تو بالا و قد 
  • O külâh bağışlar, sen, akılla dolu baş verirsin. O kaftan verir, sen boy pos ihsan edersin.
  • او زرم داد و تو دست زرشمار  ** او ستورم داد و تو عقل سوار 
  • O altın verir bana, sen altın sayan el. O katır verir bana sen ona binecek akıl.