English    Türkçe    فارسی   

6
3594-3603

  • جز نفخت کان ز وهاب آمدست  ** روح را باش آن دگرها بیهدست 
  • Yalnız Tanrı’nın “Âdem’e ruhumdan ruh üfürdüm” dediği varlık yok mu? O kalır işte. Sen de ruha bak, başkaları beyhudedir.
  • بیهده نسبت به جان می‌گویمش  ** نی بنسبت با صنیع محکمش  3595
  • Fakat bu beyhude sözünü, cana, ruha nispetle söylüyorum, her şeyi sağlam bir surette yapan sanatkâra, Tanrı’ya nispetle değil ha!
  • بیان استمداد عارف از سرچشمه‌ی حیات ابدی و مستغنی شدن او از استمداد و اجتذاب از چشمه‌های آبهای بی‌وفا کی علامة ذالک التجافی عن دار الغرور کی آدمی چون بر مددهای آن چشمه‌ها اعتماد کند در طلب چشمه‌ی باقی دایم سست شود کاری ز درون جان تو می‌باید کز عاریه‌ها ترا دری نگشاید یک چشمه‌ی آب از درون خانه به زان جویی که آن ز بیرون آید 
  • Ârif, ebedî hayat kaynağından yardım diler vefasız suların çeşmelerinden bir şey dilemez, onlara yüz tutmaz ve aldırış bile etmez. Bunun nişanesi de “ Şu gurur , şu aldanma yurdu olan dünyadan çekinmektir.” Kim, bu fâni kaynaklara dayanır, güvenirse ebedî kaynağı adam akıllı ayıramaz. Canında bir iş gerek Yoksa bu iğreti şeylerden bir kapı açılmaz. Evin içindeki bir tek çeşme Dışardan gelen ırmaktan yeğdir
  • حبذا کاریز اصل چیزها  ** فارغت آرد ازین کاریزها 
  • Her şeyin aslı olan kaynak coşar da seni bu su yollarına muhtaç etmezse ne mutlu!
  • تو ز صد ینبوع شربت می‌کشی  ** هرچه زان صد کم شود کاهد خوشی 
  • Sen, yüzlerce kaynaktan su içmedesin. O yüz kaynaktan ne kadarı azalırsa sendeki hoşluk da o kadar azalır.
  • چون بجوشید از درون چشمه‌ی سنی  ** ز استراق چشمه‌ها گردی غنی 
  • Fakat içerden bir güzelim kaynak coştu mu seni başka kaynakları gözlemekten kurtarır.
  • قرةالعینت چو ز آب و گل بود  ** راتبه‌ی این قره درد دل بود 
  • Gözünün nuru, balçıktan oldu mu onun sana vereceği şey de ancak gönül derdinden ibarettir.
  • قلعه را چون آب آید از برون  ** در زمان امن باشد بر فزون  3600
  • Kaleye dışardan su gelirse emniyet ve barış zamanında iyidir ama
  • چونک دشمن گرد آن حلقه کند  ** تا که اندر خونشان غرقه کند 
  • Düşman geldi de kaleyi çevirdi, kaledekiler kanlarına, battılar mı
  • آب بیرون را ببرند آن سپاه  ** تا نباشد قلعه را زانها پناه 
  • Düşman askeri, dışardan gelen suyu keser, kaledekilerin o suya güvenmemelerini temin eder.
  • آن زمان یک چاه شوری از درون  ** به ز صد جیحون شیرین از برون 
  • İşte o zaman kale içindeki bir acı kuyu dışarıdaki, yüz tatlı ırmaktan daha iyidir.