English    Türkçe    فارسی   

6
3763-3772

  • کرد فعل خویش قلعه‌ی هش‌ربا  ** هر سه را انداخت در چاه بلا 
  • Hüş-Rüba kalesi, yapacağını yaptı. Her üçünü de bela kuyusuna attı.
  • تیر غمزه دوخت دل را بی‌کمان  ** الامان و الامان ای بی‌امان 
  • Bakış oku yaysız olarak gönüle geldi saplandı. Ey aman bilmez aman, aman!
  • قرنها را صورت سنگین بسوخت  ** آتشی در دین و دلشان بر فروخت  3765
  • Eski zamanlarda gelip geçmiş nice ümmetleri taştan suret yaktı yandırdı.
  • چونک روحانی بود خود چون بود  ** فتنه‌اش هر لحظه دیگرگون بود 
  • Dinlerine de ateş saldı. Gönüllerine de.
  • عشق صورت در دل شه‌زادگان  ** چون خلش می‌کرد مانند سنان 
  • Artık bu suret canlı olursa nasıl olur neler yapmaz o? Fitnesi her an bir başka çeşittir onun.
  • اشک می‌بارید هر یک هم‌چو میغ  ** دست می‌خایید و می‌گفت ای دریغ 
  • Suret aşkı Şehzadelerin gönlüne mızrak gibi battı. Her biri bulut gibi gözyaşları döküyor, elini dişliyor, yazık diyordu.
  • ما کنون دیدیم شه ز آغاز دید  ** چندمان سوگند داد آن بی‌ندید 
  • Padişahın önceden gördüğünü biz şimdi gördük. O eşsiz padişah bize ne kadar antlar verdi.
  • انبیا را حق بسیارست از آن  ** که خبر کردند از پایانمان  3770
  • Peygamberlerin bu yüzden bizim üstümüzde çok hakkı vardır. Onlar bizim sonumuzdan haber vermişlerdir.
  • کاینچ می‌کاری نروید جز که خار  ** وین طرف پری نیابی زو مطار 
  • Ektiğin tohumdan ancak diken biter, bu tarafa doğru uçarsan buradan öteye yol yoktur, başka uçacak yer bulamazsın.
  • تخم از من بر که تا ریعی دهد  ** با پر من پر که تیر آن سو جهد 
  • Tohumu benden al ki mahsül versin. Benim kanadımla uç ki ok, o tarafa fırlasın gitsin.