English    Türkçe    فارسی   

6
3830-3839

  • هر چه بدهد نیم آن بدهم به تو  ** هم‌چنان کرد آن فقیر صله‌جو  3830
  • Ne verirse yarısını sana veririm. Kefenci para gözler bir yoksuldu dediğini kabul etti.
  • در نمد پیچید و بر راهش نهاد  ** معبر صدر جهان آنجا فتاد 
  • Onu bir kilime sarıp yol üstüne koydu. Padişahın yolu oraya düştü.
  • زر در اندازید بر روی نمد  ** دست بیرون کرد از تعجیل خود 
  • Kilimin üstüne bir miktar altın attı. Hoca, hemen aceleyle kilimden elini çıkarıp altınları aldı.
  • تا نگیرد آن کفن‌خواه آن صله  ** تا نهان نکند ازو آن ده‌دله 
  • Kefencinin almasına, verilen altınları gizlemesine meydan bile bırakmadı o aceleci adam.
  • مرده از زیر نمد بر کرد دست  ** سر برون آمد پی دستش ز پست 
  • Ölü, kilimden elini uzatıp paraları aldıktan sonra başını kilimden çıkardı.
  • گفت با صدر جهان چون بستدم  ** ای ببسته بر من ابواب کرم  3835
  • Padişaha dedi ki: ey bana kerem kapılarını kapayan bak nasıl aldım gördün ya.
  • گفت لیکن تا نمردی ای عنود  ** از جناب من نبردی هیچ جود 
  • Sadr-ı Cihan doğru dedi, aldın ama ölmedikçe kapımdan hiçbir şey koparamadın ya inatçı.
  • سر موتوا قبل موت این بود  ** کز پس مردن غنیمت‌ها رسد 
  • “ Ölmeden önce ölün” sırrı budur işte. Çünkü ölümden sonra ganimetler elde edilir.
  • غیر مردن هیچ فرهنگی دگر  ** در نگیرد با خدای ای حیله‌گر 
  • Ey hilebaz, Tanrıya karşı ölümden başka hiçbir hüner para etmez bir inayete uğramak yüzlerce çalışıp çabalamadan yeğdir.
  • یک عنایت به ز صد گون اجتهاد  ** جهد را خوفست از صد گون فساد 
  • Çalışıp çabalamanın yüzlerce çeşit bozukluğu olabilir. Çalışmada bu korku var.