English    Türkçe    فارسی   

6
4451-4460

  • قوس ابرو تیر غمزه دام کید  ** بهر چه دادت خدا از بهر صید 
  • Tanrı, sana yay gibi kaşlar, ok gibi bakış vermiş. Bunları, adam avlamaktan başka ne için verdi?
  • رو پی مرغی شگرفی دام نه  ** دانه بنما لیک در خوردش مده 
  • Yürü, bir yüce kuş için tuzak kur. Taneyi göster, fakat sakın sen yenme ha!
  • کام بنما و کن او را تلخ‌کام  ** کی خورد دانه چو شد در حبس دام 
  • Onu, muradına eriştirecekmişin gibi görün ağzının tadını boz. Tuzağa tutulan kuş, hiç tane yer mi?
  • شد زن او نزد قاضی در گله  ** که مرا افغان ز شوی ده‌دله 
  • Hâsılı Cuha'nın karısı, gönlünü on türlü emele veren kocamdan şikâyetçiyim diye kadının tapısına vardı.
  • قصه کوته کن که قاضی شد شکار  ** از مقال و از جمال آن نگار  4455
  • Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı.
  • گفت اندر محکمه‌ست این غلغله  ** من نتوانم فهم کردن این گله 
  • Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
  • گر به خلوت آیی ای سرو سهی  ** از ستم‌کاری شو شرحم دهی 
  • Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
  • گفت خانه‌ی تو ز هر نیک و بدی  ** باشد از بهر گله آمد شدی 
  • Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
  • خانه‌ی سر جمله پر سودا بود  ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود 
  • Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
  • باقی اعضا ز فکر آسوده‌اند  ** وآن صدور از صادران فرسوده‌اند  4460
  • Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır.