English    Türkçe    فارسی   

6
4848-4857

  • این زمان کافر شد و ره می‌زند  ** کبر و دعوی خدایی می‌کند 
  • Şimdi kâfir odu, yol kesmekte. Ululanmada, Tanrılık dâvasına kalkışmada.
  • رفته سوی آسمان با جلال  ** با سه کرکس تا کند با من قتال 
  • Üç gerges kuşuna uymuş, yüce göklere çıkmaya, benimle savaşıp vuruşmaya girişti.
  • صد هزاران طفل بی‌تلویم را  ** کشته تا یابد وی ابراهیم را  4850
  • İbrahim'i bulup öldürmek için yüz binlerce suçsuz çocuğu öldürttü.
  • که منجم گفته کاندر حکم سال  ** زاد خواهد دشمنی بهر قتال 
  • Çünkü müneccim, yıl talihine bakmış, seninle savaşacak bir düşman doğacak.
  • هین بکن در دفع آن خصم احتیاط  ** هر که می‌زایید می‌کشت از خباط 
  • Kendine gel, o düşmanı defetmek için ihtiyatlı davran demişti. O yalan yanlış, kim olursa olsun her doğanı öldürüyordu.
  • کوری او رست طفل وحی کش  ** ماند خون‌های دگر در گردنش 
  • Onun gördüğü, vahyi getirecek çocuğu yetiştirdi. Başkalarının kanları, boynunda kaldı.
  • از پدر یابید آن ملک ای عجب  ** تا غرورش داد ظلمات نسب 
  • Acaba o saltanatı babadan mı bulmuştu da gururu, kendisini soy sop karanlıklarına daldırdı?
  • دیگران را گر ام و اب شد حجاب  ** او ز ما یابید گوهرها به جیب  4855
  • Başkalarına ana, baba perde kesilir. Fakat o, yeninde, yakasında bulunan mücevherleri bizden buldu.
  • گرگ درنده‌ست نفس بد یقین  ** چه بهانه می‌نهی بر هر قرین 
  • Şüphe yok ki kötü bir arkadaş olan nafis, yırtıcı bir kurttur. Sen ona bak, ne diye her arkadaşa bahane bulup duruyorsun?
  • در ضلالت هست صد کل را کله  ** نفس زشت کفرناک پر سفه 
  • Sapıklık âleminde her kele bir külah vardır. Çirkin kâfir ve işi gücü pislikten ibaret nefis diyorum ya.