English    Türkçe    فارسی   

6
4881-4890

  • گفته فرزندان به قاضی کای کریم  ** نگذریم از حکم او ما سه یتیم 
  • Oğulları kadıya dediler ki: Ey kerem sahibi, üçümüz de yetimiz. Babamızın hükmünden dışarı çıkmayız.
  • سمع و طاعه میکنیم او راست دست ** آنچه او فرمود بر ما نافذست // ما چو اسماعیل ز ابراهیم خود ** سر نپیچیم ارچه قربان میکند
  • Biz, İsmail gibi bizi kurban bile etse İbrahimimizden baş çevirmez, ona isyan etmeyiz.
  • گفت قاضی هر یکی با عاقلیش  ** تا بگوید قصه‌ای از کاهلیش 
  • Kadı dedi ki: Her birimiz akıllıca tembelliğine ait bir hikâye söylesin de
  • تا ببینم کاهلی هر یکی  ** تا بدانم حال هر یک بی‌شکی  4885
  • Bakalım hangimiz daha tembel. Her birinizin halini anlıyayım bir kere şüphem kalmasın.
  • عارفان از دو جهان کاهل‌ترند  ** زانک بی شد یار خرمن می‌برند 
  • Arifler, iki âleme de aldırış etmezler. İki âlemde de tembeldir onlar. Çünkü nadassız harman devşirirler.
  • کاهلی را کرده‌اند ایشان سند  ** کار ایشان را چو یزدان می‌کند 
  • Onlar, tembelliğini senet edinmişlerdir. Çünkü onların işini Tanrı başarır.
  • کار یزدان را نمی‌بینند عام  ** می‌نیاسایند از کد صبح و شام 
  • Halk, Tanrı'nın işini görmez. Bu yüzden de sabah akşam dilencilikten vazgeçerler.
  • هین ز حد کاهلی گویید باز  ** تا بدانم حد آن از کشف راز 
  • Evet, tembelliğinizi söyleyin de sırrınızı anlayayım, tembelliğinizin derecesini bileyim.
  • بی‌گمان که هر زبان پرده‌ی دلست  ** چون بجنبد پرده سرها واصلست  4890
  • Şüphe yok her dil, gönüle perdedir. Perde deprendi mi sırlara erilir.