English    Türkçe    فارسی   

6
797-806

  • روح سلطانی ز زندانی بجست  ** جامه چه درانیم و چون خاییم دست 
  • Allah’ya mensup ruh, zindandan kurtuldu. Neden elbisenizi yırtalım, niçin elimizi ısırıp duralım?
  • چونک ایشان خسرو دین بوده‌اند  ** وقت شادی شد چو بشکستند بند 
  • Onlar ,din sultanlarıydı. Bağı kırdıkları zaman onlara sevinç çağıdır.
  • سوی شادروان دولت تاختند  ** کنده و زنجیر را انداختند 
  • Devlet saymanına uçup gittiler; tomruğu,zinciri çözüp attılar.
  • روز ملکست و گش و شاهنشهی  ** گر تو یک ذره ازیشان آگهی  800
  • O gün devlet günüdür, güzellik ve saltanat günüdür. Bir zerrecik anlasan, bilsen bunun böyle olduğunu tasdik edersin?
  • ور نه‌ای آگه برو بر خود گری  ** زانک در انکار نقل و حشری 
  • Bilmiyor, anlamıyorsan yürü, kendine ağla. Çünkü göçmeyi mahşeri inkâr ediyorsun.
  • بر دل و دین خرابت نوحه کن  ** که نمی‌بیند جز این خاک کهن 
  • Kendi harap dinine, harap gönlüne ağla ki bu eski topraktan başka bir şey görmüyor.
  • ور همی‌بیند چرا نبود دلیر  ** پشتدار و جانسپار و چشم‌سیر 
  • Görüyorsa neden yiğitleşmiyor, Allah’ya dayanmıyor; neden gözü tok değil?
  • در رخت کو از می دین فرخی  ** گر بدیدی بحر کو کف سخی 
  • Nerede yüzünde din şarabının verdiği nur? Denizi gördüysen hani cömert elin, avucun?
  • آنک جو دید آب را نکند دریغ  ** خاصه آن کو دید آن دریا و میغ  805
  • Irmağı gören suyu esirgemez; hele o denizi, o bulutu görmüşse.
  • تمثیل مرد حریص نابیننده رزاقی حق را و خزاین و رحمت او را به موری کی در خرمنگاه بزرگ با دانه‌ی گندم می‌کوشد و می‌جوشد و می‌لرزد و به تعجیل می‌کشد و سعت آن خرمن را نمی‌بیند 
  • Allah rızk vericiliğini ve rahmet hazinelerini, görmeyen haris ,büyük bir harman yerinde, o geniş harmanı görmeyip de bir tek buğdaya yapışan ,uğraşa çabalaya,titreye,yorula aceleyle onu götürmeye çalışan bir karıncaya benzer.
  • مور بر دانه بدان لرزان شود  ** که ز خرمنهای خوش اعمی بود 
  • Karınca, güzelim harmanları görmez de bir tanecik buğdayın üstüne titrer.