English    Türkçe    فارسی   

6
871-880

  • بلک توفیقی که لبیک آورد  ** هست هر لحظه ندایی از احد 
  • Hakikatte onlara şu “Lebbeyk” demeyi nasip ediş, her lâhza tek Allah’dan gelen bir sestir.
  • من ببو دانم که این قصر و سرا  ** بزم جان افتاد و خاکش کیمیا 
  • Ben de koku aldım, biliyorum bu köşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir toprağı da kimyadır.
  • مس خود را بر طریق زیر و بم  ** تا ابد بر کیمیااش می‌زنم 
  • Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım.
  • تا بجوشد زین چنین ضرب سحور  ** در درافشانی و بخشایش به حور 
  • Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda bulunacak.
  • خلق در صف قتال و کارزار  ** جان همی‌بازند بهر کردگار  875
  • Halk, savaş safında Allah için canları ile oynar.
  • آن یکی اندر بلا ایوب‌وار  ** وان دگر در صابری یعقوب‌وار 
  • Birisi Eyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder.
  • صد هزاران خلق تشنه و مستمند  ** بهر حق از طمع جهدی می‌کنند 
  • Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için tamaha düşer, çalışır durur.
  • من هم از بهر خداوند غفور  ** می‌زنم بر در به اومیدش سحور 
  • Ben de suçları yargılayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda.
  • مشتری خواهی که از وی زر بری  ** به ز حق کی باشد ای دل مشتری 
  • Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Allah’dan daha iyi müşteri nerede var?
  • می‌خرد از مالت انبانی نجس  ** می‌دهد نور ضمیری مقتبس  880
  • Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir.