English    Türkçe    فارسی   

6
951-960

  • از سوی معراج آمد مصطفی  ** بر بلالش حبذا لی حبذا 
  • Mustafa, Miraçtan geldi, Bilâl’ine ne mutlu ne mutlu!
  • چونک صدیق از بلال دم‌درست  ** این شنید از توبه‌ی او دست شست 
  • Sıddıyk, doğru özlü, doğru sözlü Bilâl’den bu sözleri duyunca tövbesinden el yudu.
  • باز گردانیدن صدیق رضی الله عنه واقعه‌ی بلال را رضی الله عنه و ظلم جهودان را بر وی و احد احد گفتن او و افزون شدن کینه‌ی جهودان و قصه کردن آن قضیه پیش مصطفی علیه‌السلام و مشورت در خریدن او 
  • Allah razı olsun,Sıddıyk’ın bu vakayı Mustafa aleyhiselâm’a söylemesi, Bilâl’e, kâfirlerin yaptıkları zulümleri ve onun “Ahad ,Ahad” demesi yüzünden daha fazla zulmettiklerini anlatması,onu almak için birbirleriyle danışmaları
  • بعد از آن صدیق پیش مصطفی  ** گفت حال آن بلال با وفا 
  • Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilâl’in halini anlattı.
  • کان فلک‌پیمای میمون‌بال چست  ** این زمان در عشق و اندر دام تست 
  • Dedi ki: O felekleri ölçen çevik ve kutlu kanatlı Bilâl, şimdi senin aşkına düşmüş, senin tuzağına tutulmuştur.
  • باز سلطانست زان جغدان برنج  ** در حدث مدفون شدست آن زفت‌گنج  955
  • Padişahın doğanıyken o kuzgunlardan zahmetlere uğramada. O ağır define, pislik içine gömülmüş.
  • جغدها بر باز استم می‌کنند  ** پر و بالش بی‌گناهی می‌کنند 
  • Baykuşlar, doğana sitem etmedeler. Suçsuz olduğu halde kanatlarını yolmadalar.
  • جرم او اینست کو بازست و بس  ** غیر خوبی جرم یوسف چیست پس 
  • Suçu ancak doğan oluşu. Yusuf’un güzellikten başka ne suçu var ki?
  • جغد را ویرانه باشد زاد و بود  ** هستشان بر باز زان زخم جهود 
  • Baykuşun yeri yurdu yıkık yerlerdir. Onun için doğana kâfirce kızmadalar.
  • که چرا می یاد آری زان دیار  ** یا ز قصر و ساعد آن شهریار 
  • Neden o diyarı hatırlıyorsun? Neden padişahın köşkünü, bileğini anıyorsun?
  • در ده جغدان فضولی می‌کنی  ** فتنه و تشویش در می‌افکنی  960
  • Baykuşların köyünde gevezelik ediyor, buraya bir kargaşalıktır salıyorsun.