English    Türkçe    فارسی   

6
4132-4156

  • آنچنان که عارف از راه نهان  ** خوش نشسته می‌رود در صد جهان 
  • Hani arifin oturup durduğu halde gizli bir yoldan yüzlerce aleme gittiği gibi.
  • گر ندادستش چنین رفتار دست  ** این خبرها زان ولایت از کیست 
  • Böyle gidiş mümkün değilse o ilden gelen bu haberler, kimden geliyor öyleyse?
  • این خبرها وین روایات محق  ** صد هزاران پیر بر وی متفق 
  • Bu haberlerde, bu dosdoğru rivayetlerde yüz binlerce pir ittifak etmiştir.
  • یک خلافی نی میان این عیون  ** آنچنان که هست در علم ظنون  4135
  • Bu kaynaklarda, öyle zanla kurulmuş bilgilerde olduğu gibi türlü, türlü değil, bir tane bile aykırı şey yoktur.
  • آن تحری آمد اندر لیل تار  ** وین حضور کعبه و وسط نهار 
  • O arayış, karanlık gecede kıble arayışına benzer. Buysa öyle bir haldir ki gün ortası, Kabe de işte orada durup durmada.
  • خیز ای نمرود پر جوی از کسان  ** نردبانی نایدت زین کرکسان 
  • Kalk ey Nemrut, adamları kanat edin. Bu gerkesler, sana merdiven olamaz.
  • عقل جزوی کرکس آمد ای مقل  ** پر او با جیفه‌خواری متصل 
  • Ey zayıf adam, cüzi akıl gerkese benzer. O daima leş yer de öyle uçar.
  • عقل ابدالان چو پر جبرئیل  ** می‌پرد تا ظل سدره میل میل 
  • Abdal’ların aklıysa Cebrail’in kanadı gibidir. Mil ,mil yol alır ta sidre gölgesine uçar.
  • باز سلطانم گشم نیکوپیم  ** فارغ از مردارم و کرکس نیم  4140
  • Ben padişahın doğanıyım. Güzelim, izim kutlu. Ben leşe aldırış bile etmem, gerkes değilim ben.
  • ترک کرکس کن که من باشم کست  ** یک پر من بهتر از صد کرکست 
  • Gergesi bırak, senin adamın ben olayım. Benim bir kanadım yüzlerce gerkesten iyidir.
  • چند بر عمیا دوانی اسپ را  ** باید استا پیشه را و کسپ را 
  • Niceye bir körce at koşturup duracaksın? Sanat için de usta gerek, kazanç için de.
  • خویشتن رسوا مکن در شهر چین  ** عاقلی جو خویش از وی در مچین 
  • Kendini Çin ülkesinde rezil etme. Bir akıllı er, ara, ondan ayrılma.
  • آن چه گوید آن فلاطون زمان  ** هین هوا بگار و رو بر وفق آن 
  • O zamanın Eflatunu ne derse ona uy. Kendine gel, heva ve hevesi bırak, onun dileğince hareket et.
  • جمله می‌گویند اندر چین به جد  ** بهر شاه خویشتن که لم یلد  4145
  • Çin ülkesinde herkes inanarak ve kuvvetle padişahımız, anadan doğmamıştır;
  • شاه ما خود هیچ فرزندی نزاد  ** بلک سوی خویش زن را ره نداد 
  • Onun hiçbir oğlu yoktur. Hatta bir kadını bile kendisine yaklaştırmamıştır der.
  • هر که از شاهان ازین نوعش بگفت  ** گردنش با تیغ بران کرد جفت 
  • Padişahlar hakkında oğlu, kızı vardır diyen, boynunu keskin kılıca eş etmiştir.
  • شاه گوید چونک گفتی این مقال  ** یا بکن ثابت که دارم من عیال 
  • Padişahsa madem ki der; bu sözü söyledin, karım olduğunu ispat et;
  • مر مرا دختر اگر ثابت کنی  ** یافتی از تیغ تیزم آمنی 
  • Kızım olduğunu ispat ettin mi keskin kılıcımdan emin olursun.
  • ورنه بی شک  من  ببرم حلق تو ** بر کشم از صوفی جان دلق تو 4150
  • Yahut da şüphe etme ki senin boynunu keserim. Canından hırkanı çeker çıkarırım!
  • سر نخواهی برد هیچ از تیغ تو ** ای بگفته لاف کذب آمیغ تو
  • بنگر ای از جهل گفته ناحقی  ** پر ز سرهای بریده خندقی 
  • Ey bilgisizlikten batıl sözler söyleyip duran! Kesik başlarla dolu olan hendeği gör.
  • خندقی از قعر خندق تا گلو  ** پر ز سرهای بریده زین غلو 
  • Bu gürültü yüzünden dibinden ta ağzına kadar kesik başlarla doludur bu hendek.
  • جمله اندر کار این دعوی شدند  ** گردن خود را بدین دعوی زدند 
  • Bu başların sahipleri hep bu işe giriştiler; bu dava yüzünden başlarını verdiler.
  • هان ببین این را به چشم اعتبار  ** این چنین دعوی میندیش و میار  4155
  • Kendine gel de ibret gözünü aç, bunları gör; böyle bir davaya girişmeye kalkma.
  • تلخ خواهی کرد بر ما عمر ما  ** کی برین می‌دارد ای دادر ترا 
  • Kardeş, sen bu işe giriştin ama ömrümüzü bize zehir edeceksin.