- 
		   سخت پس پس میرود او سوی بن  ** گفت دمش را به سوی خانه کن    1120
- Boyuna gerisin geri gitmede. Bey dedi ki: Sen de kuyruğunu eve çevir!
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دم این استور نفست شهوتست  ** زین سبب پس پس رود آن خودپرست 
- Senin nefis atının kuyruğu da şehvettir. Bu sebepten, o kendisine tapan, geri geri gider.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شهوت او را که دم آمد ز بن  ** ای مبدل شهوت عقبیش کن 
- Şehvet, sana aslından kuyruk olduysa o şehveti çek çevir, ahirete şehvetlen.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون ببندی شهوتش را از رغیف  ** سر کند آن شهوت از عقل شریف 
- Şehvetini yemeden içmeden kestin mi, şehvet yüce akıl cihetine düşer, oradan baş gösterir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو شاخی که ببری از درخت  ** سر کند قوت ز شاخ نیکبخت 
- Hani bir ağacın kötü dallarını budarsın da iyi dallarından dal budak verir, o dallar kuvvetlenir ya.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   چونک کردی دم او را آن طرف  ** گر رود پس پس رود تا مکتنف    1125
- Kuyruğunu o tarafa çevirdin mi geri geri gitse bile sığınılacak yere kadar varır, dayanır.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    حبذا اسپان رام پیشرو  ** نه سپسرو نه حرونی را گرو 
- Ne mutludur binicisine râm olan ve doğru giden atlar. Onlar, ne geri giderler, ne huysuzluk ederler.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گرمرو چون جسم موسی کلیم  ** تا به بحرینش چو پهنای گلیم 
- Allah Kelim’i Musa gibi hızlı hızlı gider, bir kilim gibi Bahreyn’e kadar varır, yayılır.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هست هفصدساله راه آن حقب  ** که بکرد او عزم در سیران حب 
- Musa’nın gittiği yol, tam yedi yüz yıllık yoldu, o sevda ile bu kadar uzun yolu aştı.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همت سیر تنش چون این بود  ** سیر جانش تا به علیین بود 
- Bedenindeki gidiş gayreti bu kadardı. Canındaki gayretse ta İlliyn’e değdi.