- 
		   فوق آمد جان پر انوار او  ** باقیان را بس بود تیمار او    2425
 
		    - Onun nurlarla dolu olan canı üstün gelmiştir, arda kalanların derdine o deva eder.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    عاقلان را چون بقا آمد ابد  ** پس به معنی این جهان باقی بود 
 
		    - Akıllılar, ebediliğe ulaşmışlardır. Şu halde onların vücudu ile bu âlemde mâna bakımından bâkidir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    پس جهود آورد آنچ دیده بود  ** تا کجا شب روح او گردیده بود 
 
		    - Bunu üzerine önce Yahudi gördüğünü söyledi, geceleyin ruhu nerelerde gezdiyse anlattı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گفت در ره موسیام آمد به پیش  ** گربه بیند دنبه اندر خواب خویش 
 
		    - Dedi ki: Yolda önüme Musa çıktı. Öyledir, kedi rüyasında yağlı kuyruk görür.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در پی موسی شدم تا کوه طور  ** هر سهمان گشتیم ناپیدا ز نور 
 
		    - Musa’nın ardında Tur dağına gittim. Ben de Musa’da Tur dağı da nura gark olduk, görünmez bir hale geldik.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   هر سه سایه محو شد زان آفتاب  ** بعد از آن زان نور شد یک فتح باب    2430
 
		    - O güneşin nuru ile üç gölge de mahvoldu. Ondan sonra o nurdan bir kapı açıldı.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    نور دیگر از دل آن نور رست  ** پس ترقی جست آن ثانیش چست 
 
		    - O nurun içinden bir başka nur göründü. O ikinci nur, çabucak yüceldi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هم من و هم موسی و هم کوه طور  ** هر سه گم گشتیم زان اشراق نور 
 
		    - Ben de, Musa’da, Tur dağı da... Üçümüzde o nurun doğmasıyla kaybolduk.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بعد از آن دیدم که که سه شاخ شد  ** چونک نور حق درو نفاخ شد 
 
		    - Ondan sonra gördüm, Tanrı nuru, ona üfürünce dağ üçe ayrıldı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    وصف هیبت چون تجلی زد برو  ** میسکست از هم همیشد سو به سو 
 
		    - Heybet sıfatı ona tecelli edince parçalar, birbirinden ayrıldı, her bir parçası bir tarafa gitti.