English    Türkçe    فارسی   

3
4200-4224

  • تا که خود را در دهم در جوش من ** تا رهی یابم در آن آغوش من 4200
  • Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım!
  • زانک انسان در غنا طاغی شود ** همچو پیل خواب‌بین یاغی شود
  • Çünkü insan, zenginlikte azgın olur. Rüyasında Hindistan’ı gören fil gibi azar, kudurur.
  • پیل چون در خواب بیند هند را ** پیلبان را نشنود آرد دغا
  • Fil, rüyada Hindistan’ı gördü mü filciyi dinlemez, azgın bir hale gelir.
  • عذر گفتن کدبانو با نخود و حکمت در جوش داشتن کدبانو نخود را
  • Hanımın nohuda özürler getirmesi ve nohudu kaynatmasındaki hikmet
  • آن ستی گوید ورا که پیش ازین ** من چو تو بودم ز اجزای زمین
  • Hanım, nohuda der ki: “Ben de bundan önce senin gibi yeryüzü cüz’ülerindenim.
  • چون بنوشیدم جهاد آذری ** پس پذیرا گشتم و اندر خوری
  • Ateş gibi mücadeleyi içercesine tadınca makbul oldum.
  • مدتی جوشیده‌ام اندر زمن ** مدتی دیگر درون دیگ تن 4205
  • Bir müddet yeryüzünde kaynadım, bir müddet de ten tenceresinin içinde.
  • زین دو جوشش قوت حسها شدم ** روح گشتم پس ترا استا شدم
  • Bu iki kaynayışla duygulara kuvvet oldum, ruh kesildim de sonra seni pişiriyorum.
  • در جمادی گفتمی زان می‌دوی ** تا شوی علم و صفات معنوی
  • Cematken, bu sıfattan koşar, geçersen bilgi olur, manevi sıfatlar haline gelirsin, derdim.
  • چون شدم من روح پس بار دگر ** جوش دیگر کن ز حیوانی گذر
  • Ruh sahibi oldum ama bu sefer de diyorum ki: Bir kere daha coş, kayna da bu canlı suretten de geç!
  • از خدا می‌خواه تا زین نکته‌ها ** در نلغزی و رسی در منتها
  • Allah’tan inayet iste… Bu ince bahislerde ayağın sürçmesin, mananın künhüne, işin ta sonuna eriş!
  • زانک از قرآن بسی گمره شدند ** زان رسن قومی درون چه شدند 4210
  • Çünkü çok kişiler Kur’an’ı anlayamadılar da yol azıttılar… Bazı kişilerse o ipe sarıldılar ama kuyunun dibine gittiler.
  • مر رسن را نیست جرمی ای عنود ** چون ترا سودای سربالا نبود
  • A inatçı, yücelere çıkmak sevdasında değilsen ipin ne suçu var?
  • باقی قصه‌ی مهمان آن مسجد مهمان کش و ثبات و صدق او
  • Konuk öldüren mescide konuklayan adam hikâyesinin sonu ve o konuğun niyetindeki doğruluk
  • آن غریب شهر سربالا طلب ** گفت می‌خسپم درین مسجد بشب
  • O himmeti yüce garip dedi ki: “Ben, bu mescitte kalacak, bu mescitte uyuyacağım.
  • مسجدا گر کربلای من شوی ** کعبه‌ی حاجت‌روای من شوی
  • Ey mescit, bana Kerbelâ olsan yine aldırış etmem. Sen beni muradıma eriştiren bir Kâbe olacaksın!
  • هین مرا بگذار ای بگزیده دار ** تا رسن‌بازی کنم منصوروار
  • Ey seçilmiş ev, aman beni kurtar da Mansur gibi ipimle oynayayım.
  • گر شدیت اندر نصیحت جبرئیل ** می‌نخواهد غوث در آتش خلیل 4215
  • Size gelince: Öğüt vermede Cebrail bile olsanız Halil, ateş içinde medet istemez ki.
  • جبرئیلا رو که من افروخته ** بهترم چون عود و عنبر سوخته
  • Ey Cebrail, git… Ben tutuşmuş yanmaktayım; amber ve öd ağacı gibi yanmakta, bana daha hoş geliyor.
  • جبرئیلا گر چه یاری می‌کنی ** چون برادر پاس داری می‌کنی
  • Ey Cebrail, sen bana yardım ediyorsun, kardeş gibi beni görüp gözetiyorsun ama
  • ای برادر من بر آذر چابکم ** من نه آن جانم که گردم بیش و کم
  • Ben ateşe atılmada pek çeviğim… Yanmakla azalacak, yanmakla çoğalacak, yaşayacak can değilim ki!
  • جان حیوانی فزاید از علف ** آتشی بود و چو هیزم شد تلف
  • Ot yemekle artan, gelişen can hayvan canıdır… O can, ateşe mensuptur, odun gibi de telef olur gider.
  • گر نگشتی هیزم او مثمر بدی ** تا ابد معمور و هم عامر بدی 4220
  • Odun olmasaydı meyve verir, ebediyen mamur bir halde kalır, her şeyi de mahmurlaştırırdı.
  • باد سوزانت این آتش بدان ** پرتو آتش بود نه عین آن
  • Bu ateş, bil ki yakıcı bir yelden ibarettir… Asıl ateşin ışığıdır, kendisi değil!
  • عین آتش در اثیر آمد یقین ** پرتو و سایه‌ی ویست اندر زمین
  • Asıl ateş, esîrdedir. Yeryüzündeki onun ışığı, onun gölgesidir.
  • لاجرم پرتو نپاید ز اضطراب ** سوی معدن باز می‌گردد شتاب
  • Hulâsa ışık ve gölge, daima oynar durur, baki kalmaz… Yine koşa koşa madenine gider, aslına kavuşur.
  • قامت تو بر قرار آمد بساز ** سایه‌ات کوته دمی یکدم دراز
  • Boyun daima olduğu gibidir de gölgesi bir an kısalır bir an uzar.