English    Türkçe    فارسی   

1
2864-2873

  • O Bedevi, Tanrı’nın Dicle’sinden bir katrayı görseydi hakikatte bir deniz olan o katranın önünde testisini atardı.
  • ور بدیدی شاخی از دجله‌‌ی خدا ** آن سبو را او فنا کردی فنا
  • Onu görenler, daima kendilerinden geçmiş bir haldedirler. Bu yokluk halinde testilerini taşlayıp kırmışlardır. 2865
  • آن که دیدندش همیشه بی‌‌خودند ** بی‌‌خودانه بر سبو سنگی زدند
  • Ey himmet edip testiyi kıran! O testi, kırılmakla daha iyi yapılmış olur.
  • ای ز غیرت بر سبو سنگی زده ** و این سبو ز اشکست کاملتر شده‌‌
  • Küp kırılır ama içindeki su dökülmez. Bu kırılmada yüzlerce sağlamlık vardır.
  • خم شکسته آب از او ناریخته ** صد درستی زین شکست انگیخته‌‌
  • Küpün bütün parçaları oynamakta, hallenmektedir. Fakat Akl-ı Cüz’î, bunu imkânsız görür.
  • جزو جزو خم به رقص است و به حال ** عقل جزوی را نموده این محال‌‌
  • Bu halette ortada ne testi görünür, ne su. Bunu iyice gör, doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
  • نی سبو پیدا در این حالت نه آب ** خوش ببین و الله اعلم بالصواب‌‌
  • Mâna kapısını döversen açarlar. Fikir kanadını terket ki seni iri bir doğan haline getirsinler. 2870
  • چون در معنی زنی بازت کنند ** پر فکرت زن که شهبازت کنند
  • Fikir kanadı, çamurlara bulanmıştır, ağırdır. Sen toprak yemeğe alışmışsın; onun için toprak, sana can gibi geliyor.
  • پر فکرت شد گل آلود و گران ** ز آن که گل خواری ترا گل شد چو نان‌‌
  • Ekmek et... Bunlar topraktır, bunları daha az ye de toprak gibi yeryüzünde kalma.
  • نان گل است و گوشت کمتر خور از این ** تا نمانی همچو گل اندر زمین‌‌
  • Acıkınca kızgın geçimsiz, aslı kötü bir köpek oluyorsun.
  • چون گرسنه می‌‌شوی سگ می‌‌شوی ** تند و بد پیوند و بد رگ می‌‌شوی‌‌