English    Türkçe    فارسی   

1
3752-3761

  • Birisi ayı apaçık görür, öbürüyse dünyayı kapkaranlık.
  • آن یکی ماهی همی‌‌بیند عیان ** و آن یکی تاریک می‌‌بیند جهان‌‌
  • Diğer birisi de bir yerde üç tane ay görür. Evet, bu üç kişi bir yerde oturmuşlardır:
  • و آن یکی سه ماه می‌‌بیند به هم ** این سه کس بنشسته یک موضع نعم‌‌
  • Üçünün de gözü açık, kulakları duymakta… Fakat bunlar, senin eteğine yapışmışlardır, senin adamlarındır (Hallerini sen bilirsin), benden kaçıyorlar (ben bunları bilemem).
  • چشم هر سه باز و گوش هر سه تیز ** در تو آویزان و از من در گریز
  • Bu hal, acaba gabya mensup bir sihir mi, yoksa gizli bir lûtuf mu? Sende bir kurt sureti mi var, bende de Yusuf sureti mi? 3755
  • سحر عین است این عجب لطف خفی است ** بر تو نقش گرگ و بر من یوسفی است‌‌
  • Âlem on sekiz bin, hattâ daha fazla olsa bunların on sekizi bile her göze görünmez.
  • عالم ار هجده هزار است و فزون ** هر نظر را نیست این هجده زبون‌‌
  • Ey Aliyyel Mürtezâ, ey kötü kaza ve kaderden sonra güzel kaza ve kader, sırrı aç;
  • راز بگشا ای علی مرتضی ** ای پس سوء القضاء حسن القضاء
  • Ya sen akılına geleni söyle, ya ben gönlüme doğanı söyleyeyim.
  • یا تو واگو آن چه عقلت یافته ست ** یا بگویم آن چه بر من تافته ست‌‌
  • Bu sır, senden parladı, bana vurdu; nasıl gizleyebilirim? Ay gibi, söylemeden nur saçmakta.
  • از تو بر من تافت چون داری نهان ** می‌‌فشانی نور چون مه بی‌‌زبان‌‌
  • Fakat ayın kursu, söze gelirse gece yol alanları hemencecik yola sokar. 3760
  • لیک اگر در گفت آید قرص ماه ** شب روان را زودتر آرد به راه‌‌
  • Yanlış yola gitmekten de emin olurlar, yoldan çıkmadan da. Ayın sesi, gulyabani sesinden üstün olur.
  • از غلط ایمن شوند و از ذهول ** بانگ مه غالب شود بر بانگ غول‌‌