English    Türkçe    فارسی   

1
3967-3976

  • Ölüm isteği, doğru kişilerin boyunlarına bir halkadır. Çünkü bu istek, yahudîlere imtihan oldu.
  • شد هوای مرگ طوق صادقان ** که جهودان را بد این دم امتحان‌‌
  • Tanrı Kur’an’da “Yahudîler, doğrulara ölüm; fütuhat, sermaye ve ticarettir.
  • در نبی فرمود کای قوم یهود ** صادقان را مرگ باشد گنج و سود
  • Sermaye ve ticaret isteği var ya; ölümü istemek ondan daha iyidir.
  • همچنان که آرزوی سود هست ** آرزوی مرگ بردن ز آن به است‌‌
  • Ey yahudiler; halk içinde namusunuzu korumak istiyorsanız bu dileği, bu ölüm temennisini dile getirin” dedi. 3970
  • ای جهودان بهر ناموس کسان ** بگذرانید این تمنا بر زبان‌‌
  • Muhammed, bu bayrağı kaldırınca bir tek yahudi bile bu istekte bulunmaya cüret edemedi.
  • یک جهودی این قدر زهره نداشت ** چون محمد این علم را بر فراشت‌‌
  • Peygamber “Eğer bunu dillerine getirirlerse dünyada tek bir yahudi bile kalmaz” dedi.
  • گفت اگر رانید این را بر زبان ** یک یهودی خود نماند در جهان‌‌
  • Bunun üzerine yahudiler ; “Ey din ışığı, bizi rüsvay etme! Diyerek mal ve haraç verdiler.
  • پس یهودان مال بردند و خراج ** که مکن رسوا تو ما را ای سراج‌‌
  • Bu sözün sonu görünmez. Mademki gözün sevgiliyi gördü, ver elini bana!
  • این سخن را نیست پایانی پدید ** دست با من ده چو چشمت دوست دید
  • Emîr-ül Müminîn Ali Kerremallâhu Vechehu’nun, arkadaşına “Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, savaşımda ihlâs kalmadı. Seni öldürmeme mâni buydu” demesi
  • گفتن امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه با قرین خود که چون خدو انداختی در روی من نفس من جنبید و اخلاص عمل نماند، مانع کشتن تو آن شد
  • Emirül Müminin, o gence dedi ki: “Ey yiğit! Savaşırken, 3975
  • گفت امیر المؤمنین با آن جوان ** که به هنگام نبرد ای پهلوان‌‌
  • Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, hiddet ettim, huyum harap berbat bir hale geldi.
  • چون خدو انداختی در روی من ** نفس جنبید و تبه شد خوی من‌‌