English    Türkçe    فارسی   

2
1114-1123

  • Ümitsizliğe düşersem ümitsizliğimde güneşin işidir, onun tecellisidir ey Hasan!
  • ور شوم نومید نومیدی من ** عین صنع آفتاب است ای حسن‏
  • Sanat, nasıl olur da sanatkârdan ayrılır? Hiç var olan, varlıktan başka bir yerde otlar mı? 1115
  • عین صنع از نفس صانع چون برد ** هیچ هست از غیر هستی چون چرد
  • Bütün varlıklar bu bahçede yayılır. İster Burak olsun, ister Arap atları, ister eşek!
  • جمله هستیها از این روضه چرند ** گر براق و تازیان ور خود خرند
  • Fakat bu hareketlerin bu denizden olduğunu görmeyen, her an yeni bir mihraba yüz çevirir.
  • و انکه گردشها از آن دریا ندید ** هر دم آرد رو به صحرایی جدید
  • O, tatlı denizden acı su içe, içe nihayet o acı su, gözünü kör etmiştir.
  • او ز بحر عذب آب شور خورد ** تا که آب شور او را کور کرد
  • Deniz “ Ey kör, benden sağ elinle su iç de gözün açılsın” der.
  • بحر می‏گوید به دست راست خور ** ز آب من ای کور تا یابی بصر
  • Burada sağ el, hüsnü zandır. Çünkü iyinin, kötünün nereden geldiğini hüsnü zan bilir. 1120
  • هست دست راست اینجا ظن راست ** کاو بداند نیک و بد را کز کجاست‏
  • Ey mızrak, seni bir döndüren var. O yüzden bazen dümdüz dikilmekte, bazen iki kat olmuş gibi eğilmektesin.
  • نیزه گردانی است ای نیزه که تو ** راست می‏گردی گهی گاهی دو تو
  • Şemsettin’in aşkıyla tırnağımız yok ki. Yoksa bu körün güzünü açardık!
  • ما ز عشق شمس دین بی‏ناخنیم ** ور نه ما آن کور را بینا کنیم‏
  • Ey Hak ziyası Hüsâmettin; sen hasetçinin gözünün körlüğüne rağmen hemen yürü, onun illetini tedavi et!
  • هان ضیاء الحق حسام الدین تو زود ** داروش کن کوری چشم حسود