English    Türkçe    فارسی   

2
163-172

  • Bu izlere, bu izlemeye şükreder de yol alırsa nihayet o adım atma o yol alma yüzünden muradına ulaşır.
  • چون که شکر گام کرد و ره برید ** لاجرم ز آن گام در کامی رسید
  • Misk kokusunu duyup bir konak yol almak, iz izleyerek yüz konaklık yol almadan, yüz konaklık yolu dönüp dolaşmadan daha iyidir.
  • رفتن یک منزلی بر بوی ناف ** بهتر از صد منزل گام و طواف‏
  • Ay ışıkların doğusu olan gönül yok mu? O gönül, ariflere “kapıları açılmıştır” sırrıdır. 165
  • آن دلی کاو مطلع مهتابهاست ** بهر عارف فتحت ابوابهاست‏
  • Sana duvardır ama onlara kapı. Sana taştır ama azizlere inci!
  • با تو دیوار است و با ایشان در است ** با تو سنگ و با عزیزان گوهر است‏
  • Senin aynada açıkça gördüğünü pir, hem de daha önce bir kerpiç parçasında görür.
  • آن چه تو در آینه بینی عیان ** پیر اندر خشت بیند بیش از آن‏
  • Pir olanlar o kişilerdir ki bu âlem yokken onların canları, kerem denizinde vardı.
  • پیر ایشان‏اند کاین عالم نبود ** جان ایشان بود در دریای جود
  • Bu tene düşmeden önce nice ömürler geçirdiler, ekmeden önce meyveler devşirdiler!
  • پیش از این تن عمرها بگذاشتند ** پیشتر از کشت بر برداشتند
  • Nakıştan, suretten evvel canlandılar, deniz yarılmadan inciler deldiler! 170
  • پیشتر از نقش جان پذرفته‏اند ** پیشتر از بحر درها سفته‏اند
  • Allah, âlemi ve Âdemi yaratma hususunda meleklerle müşavere ederken onların canları, boğazlarına kadar kudret denizine dalmış bulunuyordu.
  • مشورت می‏رفت در ایجاد خلق ** جانشان در بحر قدرت تا به حلق‏
  • Melekler, buna mani olmak istedikleri zaman, gizlice meleklere ıslık çalıyorlar, onlarla alay ediyorlardı.
  • چون ملایک مانع آن می‏شدند ** بر ملایک خفیه خنبک می‏زدند