English    Türkçe    فارسی   

2
2625-2634

  • Ondan nice lütuflar görmüşüz, rıza gülistanında nice dolaşmışız. 2625
  • ای بسا کز وی نوازش دیده‏ایم ** در گلستان رضا گردیده‏ایم‏
  • Başımıza rahmet elini koyar, bize de lütuf çeşmelerini izhar ederdi.
  • بر سر ما دست رحمت می‏نهاد ** چشمه‏های لطف از ما می‏گشاد
  • Ben daha çocukken, süt emiyorken beşiğimi kim salladı? O!
  • وقت طفلی‏ام که بودم شیر جو ** گاهوارم را که جنبانید او
  • Onun sütünden başka kimden süt emdim, onun tedbirinden başka beni kim yetiştirdi?
  • از که خوردم شیر غیر شیر او ** کی مرا پرورد جز تدبیر او
  • Vücuda sütle giren huyu, çıkarmaya kimin iktidarı vardır?
  • خوی کان با شیر رفت اندر وجود ** کی توان آن را ز مردم واگشود
  • Kerem denizi bir itapta, bulunsa bile, kerem kapılarını kapalı bırakır mı? 2630
  • گر عتابی کرد دریای کرم ** بسته کی گردند درهای کرم‏
  • Onun, asıl peşin ihsan ettiği para, lütuf ve vergisidir. Kahırsa, o paranın üstüne konmuş arızi bir tozdan ibarettir.
  • اصل نقدش داد و لطف و بخشش است ** قهر بر وی چون غباری از غش است‏
  • Âlemi lütfetmek için yarattı. Zerrelere, onun güneşi riayetlerde bulundu.
  • از برای لطف عالم را بساخت ** ذره‏ها را آفتاب او نواخت‏
  • Ayrılık bile, onun kahrından doğmakla berber vuslatın kadrini bilmek içindir.
  • فرقت از قهرش اگر آبستن است ** بهر قدر وصل او دانستن است‏
  • Bu suretle diler ki ayrıldığı, canın kulağını bursun, onu tedibetsin de can, vuslat günlerini bilsin.
  • تا دهد جان را فراقش گوشمال ** جان بداند قدر ایام وصال‏