English    Türkçe    فارسی   

2
391-400

  • Şeyh, ”Şu kötü şüpheye düşenlere bak! Allah’ın dört yüz dinar altını yok mu ki?” dedi.
  • شیخ گفت این بد گمانان را نگر ** نیست حق را چار صد دینار زر
  • Bu sırada dışardan bir çocuk, birkaç para kazanmak ümidiyle “Helva” diye bağırdı.
  • کودکی حلوا ز بیرون بانگ زد ** لاف حلوا بر امید دانگ زد
  • Şeyh, hizmetçiye, ”Git helvanın hepsini al,
  • شیخ اشارت کرد خادم را به سر ** که برو آن جمله حلوا را بخر
  • Borçlular yesinler de bir müddetçik olsun bana acı acı bakmasınlar” diye başıyla işaret etti.
  • تا غریمان چون که آن حلوا خورند ** یک زمانی تلخ در من ننگرند
  • Hizmetçi, helvanın hepsini almak üzere hemen dışarı çıktı. 395
  • در زمان خادم برون آمد به در ** تا خرد او جمله حلوا ز ان پسر
  • Helvacıya ,”Bu helvanın hepsi kaça?” diye sordu. Çocuk “Yarım küsur dinar” dedi.
  • گفت او را جمله‏ی حلوا به چند ** گفت کودک نیم دیناری و اند
  • Hizmetçi,”Yoo, Sofilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum artık söylenme!” dedi.
  • گفت نه از صوفیان افزون مجو ** نیم دینارت دهم دیگر مگو
  • Helvayı bir tabağa koydurdu ve tabağı getirip Şeyh’in önüne koydu. Sır sahibi Şeyh’in esrarına bak!
  • او طبق بنهاد اندر پیش شیخ ** تو ببین اسرار سر اندیش شیخ‏
  • Borçlulara ,”Buyurun, şu mübarek helvayı helâlinden bir güzelce yiyin” iye işaret etti.
  • کرد اشارت با غریمان کین نوال ** نک تبرک خوش خورید این را حلال‏
  • Tabak boşalınca, çocuk tabağını aldı, ”Ey kâmil kişi, paramı ver” dedi. 400
  • چون طبق خالی شد آن کودک ستد ** گفت دینارم بده ای با خرد