English    Türkçe    فارسی   

2
646-655

  • Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem müflisliğine, hem kötülüğüne şahidiz” dediler.
  • جمله اهل محکمه گفتند ما ** هم بر ادبار و بر افلاسش گوا
  • Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu müflisten elini yıka, bundan hayır gelmez” dedi.
  • هر که را پرسید قاضی حال او ** گفت مولا دست ازین مفلس بشو
  • Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
  • گفت قاضی کش بگردانید فاش ** گرد شهر این مفلس است و بس قلاش‏
  • Tellallar, yer, yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilân etsinler.
  • کو به کو او را مناداها زنید ** طبل افلاسش عیان هر جا زنید
  • Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin. 650
  • هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو
  • Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
  • هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من‏
  • Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
  • پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست‏
  • Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
  • آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
  • Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
  • مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
  • O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme. 655
  • کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن‏