English    Türkçe    فارسی   

2
656-665

  • Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
  • ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری‏
  • İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
  • حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم می‏فروخت‏
  • Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
  • کرد بی‏چاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
  • Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
  • اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت‏
  • O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. 660
  • بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان‏
  • Taraf, taraf, yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler.
  • سو به سو و کو به کو می‏تاختند ** تا همه شهرش عیان بشناختند
  • Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu.
  • پیش هر حمام و هر بازارگاه ** کرده مردم جمله در شکلش نگاه‏
  • Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince,
  • ده منادی گر بلند آوازیان ** کرد و ترک و رومیان و تازیان‏
  • “ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur. Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin.
  • مفلس است این و ندارد هیچ چیز ** قرض تا ندهد کس او را یک پشیز
  • Zahiren, bâtınen bir habbesi bile yok. Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır. 665
  • ظاهر و باطن ندارد حبه‏ای ** مفلسی قلبی دغایی دبه‏ای‏