English    Türkçe    فارسی   

3
1064-1073

  • Sen ona zahmet, eziyet vermeden uslu, rahat ve vefakâr bir halde tutmayı mı umuyorsun?
  • تو طمع داری که او را بی جفا ** بسته داری در وقار و در وفا
  • Bu, her aşağılık kişiye nasip mi olur? Ejderhayı öldürmeye bir Musa gerek. 1065
  • هر خسی را این تمنی کی رسد ** موسیی باید که اژدرها کشد
  • Yüz binlerce halk onun tedbiriyle mağlûp oldu, ejderhasından yılıp kaçtı, ölüp gitti!
  • صدهزاران خلق ز اژدرهای او ** در هزیمت کشته شد از رای او
  • Firavunun Musa aleyhisselâm’ı tehdit etmesi
  • تهدید کردن فرعون موسی را علیه السلام
  • Firavun, Musa’ya “Ey Kelîm, sen neden halkı öldürdün, neden halka korku saldın?
  • گفت فرعونش چرا تو ای کلیم ** خلق را کشتی و افکندی تو بیم
  • Halk, senden yılgınlığa düştü, kaçışırken ayaklar altında çiğnenip öldü.
  • در هزیمت از تو افتادند خلق ** در هزیمت کشته شد مردم ز زلق
  • Hulâsa, halk sana düşman kesildi. Sana karşı erkeğin gönlünde de kin var, kadının gönlünde de.
  • لاجرم مردم ترا دشمن گرفت ** کین تو در سینه مرد و زن گرفت
  • Halkı kendine davet ediyorsun ama iş aksi çıktı. Sana aykırı hareket etmekten başka çareleri kalmadı. 1070
  • خلق را می‌خواندی بر عکس شد ** از خلافت مردمان را نیست بد
  • Ben de senin şerrinden kaçıyor, sana aşikâre karşı durmuyorum ama aleyhine çömlek kaynatıp duruyorum.
  • من هم از شرت اگر پس می‌خزم ** در مکافات تو دیگی می‌پزم
  • Beni aldatmayı gönlünden çıkar, arkandan, gölgenden başka kimsenin geleceğini umma.
  • دل ازین بر کن که بفریبی مرا ** یا بجز فی پس‌روی گردد ترا
  • Bir iş becerdim, halkın gönlüne bir korkudur saldım diye mağrur olma.
  • تو بدان غره مشو کش ساختی ** در دل خلقان هراس انداختی