English    Türkçe    فارسی   

3
1129-1138

  • Gerçi meyve ağaçtan sonra vücuda gelir, fakat hakikatte evvel odur, çünkü ağaçtan maksat odur.
  • گرچه میوه آخر آید در وجود ** اولست او زانک او مقصود بود
  • Melekler gibi "Bizim bilgimiz yok" de de, “Ancak senin bildirdiğin bilgiyi biliriz” sırrı elini tutsun. 1130
  • چون ملایک گوی لا علم لنا ** تا بگیرد دست تو علمتنا
  • Bu mektep de hecelemeyi bilmezsen Ahmed gibi akıl ve irfan nuriyle dolarsın.
  • گر درین مکتب ندانی تو هجا ** همچو احمد پری از نور حجی
  • Şehirlerde ad san sahibi olmazsan, Allah kullarının halini daha iyi bilir ya, kaybolmazsın, merak etme.
  • گر نباشی نامدار اندر بلاد ** گم نه‌ای الله اعلم بالعباد
  • Altın definesini bilinmeyen viranelere gizlerler?
  • اندر آن ویران که آن معروف نیست ** از برای حفظ گنجینه‌ی زریست
  • Hiç defineyi bilinen yere koyarlar mı? İşte kurtulmanın, halâs olmanın da zahmet ve meşakkatlerde gizlenmesi buna benzer.
  • موضع معروف کی بنهند گنج ** زین قبل آمد فرج در زیر رنج
  • Burada hatıra birçok şüpheler, tereddütler gelebilir ama iyi at, kösteklerini kırar, bukağıdan kurtuluverir. 1135
  • خاطر آرد بس شکال اینجا ولیک ** بسکلد اشکال را استور نیک
  • Onun sevgisi, şüphe ve tereddütleri yakan bir ateştir. Gündüzün nuru, bütün hayalleri siler süpürür.
  • هست عشقش آتشی اشکال‌سوز ** هر خیالی را بروبد نور روز
  • Ey Allah rızasını elde eden, bu sual, sana o taraftan geldi, cevabını da o taraftan ara.
  • هم از آن سو جو جواب ای مرتضا ** کین سال آمد از آن سو مر ترا
  • Gönlün köşesiz köşesi yok mu? İşte o bucak, padişaha varan bir yoldur. Gönlün doğudan da olmayan, batıdan da olmayan aydınlığı, tek bir aydan meydana gelir.
  • گوشه‌ی بی گوشه‌ی دل شه‌رهیست ** تاب لا شرقی و لا غرب از مهیست