English    Türkçe    فارسی   

3
1161-1170

  • İki genç vardı ki büyü de pek şöhret bulmuşlardı. Sihirleri, aya bile tesir ederdi.
  • دو جوان بودند ساحر مشتهر ** سحر ایشان در دل مه مستمر
  • Aydan apaşikâr süt sağarlar, bir yere gidecekleri vakit küplere binip giderler.
  • شیر دوشیده ز مه فاش آشکار ** در سفرها رفته بر خمی سوار
  • Ay ışığını bez şekline sokup ölçer, biçer satarlardı.
  • شکل کرباسی نموده ماهتاب ** آن بپیموده فروشیده شتاب
  • Müşteri, para verip alır, sonra anlayınca eyvahlar olsun deyip hayıflanmaya, yüzüne vurmaya başlardı.
  • سیم برده مشتری آگه شده ** دست از حسرت به رخها بر زده
  • Onların, buna benzer nice sihirleri vardı ki herkes apaçık görür dururdu. 1165
  • صد هزاران همچنین در جادوی ** بوده منشی و نبوده چون روی
  • Onlara da “Padişah şimdi sizden bir çare aramakta.
  • چون بدیشان آمد آن پیغام شاه ** کز شما شاهست اکنون چاره‌خواه
  • İki yoksul adam gelip padişahın köşkü önüne otağ kurdu.
  • از پی آنک دو درویش آمدند ** بر شه و بر قصر او موکب زدند
  • Bir sopadan başka bir şeyleri yok. Fakat emirleriyle ejderha oluyor.
  • نیست با ایشان بغیر یک عصا ** که همی‌گردد به امرش اژدها
  • Padişah da çaresiz kaldı, ordusu da. Bu iki kişinin elinden hepsi feryat ve figana geldi.
  • شاه و لشکر جمله بیچاره شدند ** زین دو کس جمله به افغان آمدند
  • Bunları defetmek için bir çare bulun. Karşılık olarak size hesapsız hazineler bağışlayacak” diye haber gönderdi. 1170
  • چاره‌ای می‌باید اندر ساحری ** تا بود که زین دو ساحر جان بری