- O mezarını lâhdini yapma işi taşla, tahtayla, kilimle, keçeyle olmaz. 130
- وان عمارت کردن گور و لحد ** نه به سنگست و به چوب و نه لبد
- Kendine gönülde bir mezar kazman, onun benliğinin önünde bu benliği görmen gerektir.
- بلک خود را در صفا گوری کنی ** در منی او کنی دفن منی
- Onun toprağı olman, gamına gömülmen lâzım ki nefesin, nefesinden yardımlara nail olsun, nefesin kutlu ve tesirli bir hale gelsin.
- خاک او گردی و مدفون غمش ** تا دمت یابد مددها از دمش
- Mezara türbe yapmak, üstüne kubbe kurmak, mana sahiplerine makbul değildir.
- گورخانه و قبهها و کنگره ** نبود از اصحاب معنی آن سره
- Bir bak da gör, diri iken atlaslara bürünen kişinin aklını o ipekler, o atlaslar hiç fazlalaştırır, onun reyine isabet verir mi?
- بنگر اکنون زنده اطلسپوش را ** هیچ اطلس دست گیرد هوش را
- Canı Münker ve Nekir’in azabına uğramış, gamlı gönlünde de gam akrepleri yer tutmuştur. 135
- در عذاب منکرست آن جان او ** گزدم غم دل دل غمدان او
- Zahirini süslemiş, püslemiş ama içi düşüncelerden feryatlara düşmüş.
- از برون بر ظاهرش نقش و نگار ** وز درون ز اندیشهها او زار زار
- Başka birini de görürsün ki eski elbiseler giyinmiş ama o köhne libaslar içinde kamışa benzer, sözü de şeker gibidir.
- و آن یکی بینی در آن دلق کهن ** چون نبات اندیشه و شکر سخن
- Fil hikâyesine dönüş, öğütçünün öğüdü
- بازگشتن به حکایت پیل
- Öğütçü dedi ki “Bu öğüdümü tutun da gönlünüz, canınız belâlara düşmesin.
- گفت ناصح بشنوید این پند من ** تا دل و جانتان نگردد ممتحن
- Otlara, yapraklara kaani olun, fil yavrularını avlamaya varmayın.
- با گیاه و برگها قانع شوید ** در شکار پیلبچگان کم روید