- Halk, onun sözlerine, ham tamahına, bu çalışıp çabalamasına gülerdi.
- خلق میخندید بر گفتار او ** بر طمعخامی و بر بیگار او
- Derlerdi ki “ Bu sersem ne söylüyor, yoksa birisi buna esrar mı yutturdu da aklını aldı.
- که چه میگوید عجب این سستریش ** یا کسی دادست بنگ بیهشیش
- Rızık, kazançla, zahmet ve meşakkatle elde edilir. Herkes bir sanat, bir iş tutturmuş, rızkını öyle elde eder. 1465
- راه روزی کسب و رنجست و تعب ** هر کسی را پیشهای داد و طلب
- Rızıkları, sebeplerine yapışarak elde edin... Evlere kapılarından girin denmiştir.
- اطلبوا الارزاق فی اسبابها ** ادخلو الاوطان من ابوابها
- Şimdiki zamanda Allah elçisi, padişah ve sultan, hünerlere sahip olan Davut Peygamber’dir.
- شاه و سلطان و رسول حق کنون ** هست داود نبی ذو فنون
- Yine de bu kadar yüceliğe, bu kadar naz ü naime sahip olduğu, dostun inayetleri onu seçmiş olduğu halde çalışıyor.
- با چنان عزی و نازی کاندروست ** که گزیدستش عنایتهای دوست
- Mucizelerin haddi, hesabı yok, ona ihsan dalgaları, birbiri üstüne gelip duruyor.
- معجزاتش بی شمار و بی عدد ** موج بخشایش مدد اندر مدد
- Âdem Peygamber’den bu zamana kadar öyle güzel sesli kimse gelmedi. 1470
- هیچ کس را خود ز آدم تا کنون ** کی بدست آواز صد چون ارغنون
- Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
- که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
- Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!
- شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن