English    Türkçe    فارسی   

3
1463-1472

  • خلق می‌خندید بر گفتار او ** بر طمع‌خامی و بر بیگار او
  • Halk, onun sözlerine, ham tamahına, bu çalışıp çabalamasına gülerdi.
  • که چه می‌گوید عجب این سست‌ریش ** یا کسی دادست بنگ بیهشیش
  • Derlerdi ki “ Bu sersem ne söylüyor, yoksa birisi buna esrar mı yutturdu da aklını aldı.
  • راه روزی کسب و رنجست و تعب ** هر کسی را پیشه‌ای داد و طلب 1465
  • Rızık, kazançla, zahmet ve meşakkatle elde edilir. Herkes bir sanat, bir iş tutturmuş, rızkını öyle elde eder.
  • اطلبوا الارزاق فی اسبابها ** ادخلو الاوطان من ابوابها
  • Rızıkları, sebeplerine yapışarak elde edin... Evlere kapılarından girin denmiştir.
  • شاه و سلطان و رسول حق کنون ** هست داود نبی ذو فنون
  • Şimdiki zamanda Allah elçisi, padişah ve sultan, hünerlere sahip olan Davut Peygamber’dir.
  • با چنان عزی و نازی کاندروست ** که گزیدستش عنایتهای دوست
  • Yine de bu kadar yüceliğe, bu kadar naz ü naime sahip olduğu, dostun inayetleri onu seçmiş olduğu halde çalışıyor.
  • معجزاتش بی شمار و بی عدد ** موج بخشایش مدد اندر مدد
  • Mucizelerin haddi, hesabı yok, ona ihsan dalgaları, birbiri üstüne gelip duruyor.
  • هیچ کس را خود ز آدم تا کنون ** کی بدست آواز صد چون ارغنون 1470
  • Âdem Peygamber’den bu zamana kadar öyle güzel sesli kimse gelmedi.
  • که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
  • Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
  • شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن
  • Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!