English    Türkçe    فارسی   

3
1480-1489

  • Birisi alaya alıp “Haydi yürü, rızkın ulaştı, müjdeci geldi” demekte, 1480
  • این همی‌گفتش بتسخر رو بگیر ** که رسیدت روزی و آمد بشیر
  • Öbürü gülüp “Sana gelenden bize de hediye ver” diye alay etmekteydi.
  • و آن همی خندید ما را هم بده ** زانچ یابی هدیه‌ای سالار ده
  • O ise halkın bu kınamasına, bu alayına hiç aldırış etmez duayı niyazı azaltmazdı bile.
  • او ازین تشنیع مردم وین فسوس ** کم نمی‌کرد از دعا و چاپلوس
  • Böyle, böyle şehirde tanındı, boş ambardan peynir aramakta diye şöhret buldu.
  • تا که شد در شهر معروف و شهیر ** کو ز انبان تهی جوید پنیر
  • O yoksul ham tamahlılıkla darb-ı mesel oldu ama yine de bu istekten bu niyazdan ayrılmıyordu.
  • شد مثل در خام‌طبعی آن گدا ** او ازین خواهش نمی‌آمد جدا
  • Bir öküzün, o ısrarla dua eden adamın evine koşup gelmesi, Peygamber aleyhisselâm “Şüphe yok, Allah duada ısrar edenleri sever” demiştir. Çünkü o istek ve isteyen kişinin isteğindeki ısrar yok mu? İstediği şeyden de daha iyidir, istediğine ulaşmasından da
  • دویدن گاو در خانه‌ی آن دعا کننده بالحاح قال النبی صلی الله علیه وسلم ان الله یحب الملحین فی الدعا زیرا عین خواست از حق تعالی و الحاح خواهنده را به است از آنچ می‌خواهد آن را ازو
  • Nihayet bir gün kuşluk çağında yine ağlayıp inleyerek bu çeşit dua edip dururken, 1485
  • تا که روزی ناگهان در چاشتگاه ** این دعا می‌کرد با زاری و آه
  • Birdenbire evine doğru bir öküz koştu. Boynuzu ile kapıya vurup kilidi kırdı.
  • ناگهان در خانه‌اش گاوی دوید ** شاخ زد بشکست دربند و کلید
  • Küstahçasına eve girdi. Adam hemen sıçrayıp öküzü boynuzlarından bağladı.
  • گاو گستاخ اندر آن خانه بجست ** مرد در جست و قوایمهاش بست
  • Durmadan, aman vermeden hemencecik boğazını kesti.
  • پس گلوی گاو ببرید آن زمان ** بی توقف بی تامل بی امان
  • Derisini, yüzdürmek için gövdesini alıp koşa koşa kasaba götürdü.
  • چون سرش ببرید شد سوی قصاب ** تا اهابش بر کند در دم شتاب
  • Mesnevi’yi nazmedenin özrü ve Allah’tan yardım istemesi
  • عذر گفتن نظم کننده و مدد خواستن