English    Türkçe    فارسی   

3
1661-1670

  • Çünkü demir zincirleri demirci kırabilir, bir adam zindanın temelini kazıp duvarını yıkabilir.
  • زانک آهنگر مر آن را بشکند ** حفره گر هم خشت زندان بر کند
  • Fakat şaşılacak şey şu ki gizli olan kuvvetli bağı kırmaktan demirciler bile âcizdir.
  • ای عجب این بند پنهان گران ** عاجز از تکسیر آن آهنگران
  • O bağı Ahmed görebilir de, “Boynunda da hurma lifinden bir ip var” der.
  • دیدن آن بند احمد را رسد ** بر گلوی بسته حبل من مسد
  • Ahmed, Ebuleheb’in karısının sırtındaki odun yükünü gördü de ona “ Odun hamalı” dedi.
  • دید بر پشت عیال بولهب ** تنگ هیزم گفت حماله‌ی حطب
  • İpi de ondan başka kimse görmedi, odunu da. Ona her görünmeyen şey, görünür. 1665
  • حبل و هیزم را جز او چشمی ندید ** که پدید آید برو هر ناپدید
  • Başkaları umumiyetle tevil ederler; bu akılsızlıktan böyle söylüyor derler. Sanki onların akılları başlarındaymış!
  • باقیانش جمله تاویلی کنند ** کین ز بیهوشیست و ایشان هوشمند
  • Tevil ederler ama hakikatte onun sırtı, o odun yükünün altında iki büklüm olmuştur, gözünün önünde feryat edip durmakta.
  • لیک از تاثیر آن پشتش دوتو ** گشته و نالان شده او پیش تو
  • Bana bir dua edin, bir himmet edin de kurtulayım, şu gizli bağdan sıyrılayım demektedir.
  • که دعایی همتی تا وا رهم ** تا ازین بند نهان بیرون جهم
  • Bu nişaneleri apaçık gören, nasıl olur da şakiyi saitten ayırt edemez.
  • آنک بیند این علامتها پدید ** چون نداند او شقی را از سعید
  • Bilir, tanır ama Allah sırrını açmak helâl olmadığından ululuk sahibi Allah’ın emriyle örter, gizler. 1670
  • داند و پوشد بامر ذوالجلال ** که نباشد کشف راز حق حلال