English    Türkçe    فارسی   

3
1743-1752

  • Bizim hırkamızı yırt, onu diken var… Olmasa bile çıplak olmamız daha iyi.
  • خرقه‌ی ما را بدر دوزنده هست ** ورنه ما را خود برهنه‌تر به است
  • Bu güzeli çıplak olarak koçmamız daha hoş. A bir işe yaramaz, bir şey beceremez düşman!
  • بی لباس این خوب را اندر کنار ** خوش در آریم ای عدو نابکار
  • Tenden mizaçtan soyunmaktan daha hoş bir şey yoktur, a ilhama mazhar olmayan sersem Firavun!” dediler. 1745
  • خوشتر از تجرید از تن وز مزاج ** نیست ای فرعون بی الهام گیج
  • Devenin önünde giden katırın “Ben yol yürürken ikide bir yüzüstü kapanıyorum, sense pek nadir düşüyorsun” diye şikâyet etmesi
  • حکایت استر پیش شتر کی من بسیار در رو می‌افتم و تو نمی‌افتی الا به نادر
  • Katırın biri deveye “Arkadaş, yokuş olsun, iniş olsun en dar yolda bile,
  • گفت استر با شتر کای خوش رفیق ** در فراز و شیب و در راه دقیق
  • Sen güzelce gidiyor, hiç kapaklanmıyorsun. Bense durmadan tepesi üstü düşüp duruyorum.
  • تو نه آیی در سر و خوش می‌روی ** من همی‌آیم بسر در چون غوی
  • Yol ister kuru olsun, ister balçık… Daima yüzüstü kapaklanıyorum.
  • من همی‌افتم برو در هر دمی ** خواه در خشکی و خواه اندر نمی
  • Bunun sebebi ne? Bana bir söyle de ne yapmalı, nasıl etmeli anlayayım” dedi.
  • این سبب را باز گو با من که چیست ** تا بدانم من که چون باید بزیست
  • Deve dedi ki: “Benim gözüm senin gözünden daha kuvvetlidir, daha iyi görür. 1750
  • گفت چشم من ز تو روشن‌ترست ** بعد از آن هم از بلندی ناظرست
  • Yüce bir dağın başına çıktım mı en son çukuru bile görürüm.
  • چون برآیم بر سرکوه بلند ** آخر عقبه ببینم هوشمند
  • Allah, bütün inişleri çıkışları özüme gösterir.
  • پس همه پستی و بالایی راه ** دیده‌ام را وا نماید هم اله