- O küllün kesilmesi, ulanması söze sığmaz ama misal için (zaruri olarak) nâkıs bir şey söylüyoruz. 1940
- قطع و وصل او نیاید در مقال ** چیز ناقص گفته شد بهر مثال
- Dekukî hikâyesine dönüş
- بازگشتن به قصهی دقوقی
- Peygamber, Ali’ye de temsil yoluyla aslan demiştir. Aslan onun benzeri değildir ama misal bu… Böyle demiştir işte…
- مر علی را در مثالی شیر خواند ** شیر مثل او نباشد گرچه راند
- Sen misalden, benzerden, aralarındaki farktan vazgeç de Dekukî hikâyesine gel civanım.
- از مثال و مثل و فرق آن بران ** جانب قصهی دقوقی ای جوان
- Dekukî, fetvada âdeta halkın imamıydı, takva topunu meleklerden bile çelmişti.
- آنک در فتوی امام خلق بود ** گوی تقوی از فرشته میربود
- Bir yerde durup dinlenmede gezip tozmada ayı bile mat etmişti. Dindarlıkta din bile ona haset ederdi.
- آنک اندر سیر مه را مات کرد ** هم ز دینداری او دین رشک خورد
- Bu kadar takva ve ibadetle, bu derece evrada, zikre koyulmuş olmakla beraber yine de daima Allah haslarını arardı. 1945
- با چنین تقوی و اوراد و قیام ** طالب خاصان حق بودی مدام
- Zaten seferden asıl maksadı da buydu, bir an olsun Allah hasına rastlayayım demekteydi.
- در سفر معظم مرادش آن بدی ** که دمی بر بندهی خاصی زدی
- Yola düştü mü, Yarabbi, beni haslarından birisine ulaştır, ona arkadaş et.
- این همیگفتی چو میرفتی براه ** کن قرین خاصگانم ای اله
- Yarabbi, tanıdığım erlere gönlüm kuldur. Köledir.
- یا رب آنها راکه بشناسد دلم ** بنده و بستهمیان ومجملم
- Canım Allah’ım, tanımadıklarımı da hicap içinde düşmüş kuluna merhametli kıl, derdi.
- و آنک نشناسم تو ای یزدان جان ** بر من محجوبشان کن مهربان