- Bu ağaçların ne dizleri vardı, ne belleri! Nasıl rükûa, secdeye varıyorlar, bu ne biçim namaz? derken,
- این درختان را نه زانو نه میان ** این چه ترتیب نمازست آنچنان
- Allah’tan ilham geldi: A nurlu, pirli kişi, hâlâ bizim işimize şaşıyor musun? Bizce bu işler, şaşılacak işler değil ki!
- آمد الهام خدا کای با فروز ** می عجب داری ز کار ما هنوز
- Yedi ağacın yedi adam olması
- هفت مرد شدن آن هفت درخت
- Bir müddet sonra ağaçlar, yedi tane adam oldu. Hepsi de tek Allah’ın huzurunda ka’dedeydi.
- بعد دیری گشت آنها هفت مرد ** جمله در قعده پی یزدان فرد
- Gözlerini ovuşturup bu yedi aslan kimlerdir, âlemde ne işleri var ki, diye bakmaktaydım. 2055
- چشم میمالم که آن هفت ارسلان ** تا کیانند و چه دارند از جهان
- Yanlarına yaklaşıp onlara uyanık bir gönülle selâm verdim.
- چون به نزدیکی رسیدم من ز راه ** کردم ایشان را سلام از انتباه
- Selâmımı alıp “Ey Dekukî, ey uluların tacı, büyüklerin övündüğü zat” dediler.
- قوم گفتندم جواب آن سلام ** ای دقوقی مفخر و تاج کرام
- Kendi kendime beni nasıl tanıdılar? Bundan önce beni görmemişlerdi dedim.
- گفتم آخر چون مرا بشناختند ** پیش ازین بر من نظر ننداختند
- Hatırımdan geçeni hemencecik anlayıp birbirlerine baktılar.
- از ضمیر من بدانستند زود ** یکدگر را بنگریدند از فرود
- Gülerek “Ey aziz, bu sır, şimdi sana gizli mi ki? 2060
- پاسخم دادند خندان کای عزیز ** این بپوشیدست اکنون بر تو نیز
- Allah’a ulaşıp hayrete varan bir gönle solun, sağın sırları gizli kalabilir mi?” dediler.
- بر دلی کو در تحیر با خداست ** کی شود پوشیده راز چپ و راست