- Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
- بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
- Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
- اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
- Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
- فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
- Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar! 2100
- این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف
- “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
- امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
- Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
- از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
- Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
- همچنین سوراخهای دیگرت ** میکشاند آب فهم مضمرت
- Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
- گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
- Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim; 2105
- بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را
- Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
- کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها