English    Türkçe    فارسی   

3
2101-2110

  • “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
  • امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
  • Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
  • از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
  • Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
  • همچنین سوراخهای دیگرت ** می‌کشاند آب فهم مضمرت
  • Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
  • گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
  • Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim; 2105
  • بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را
  • Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
  • کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
  • Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
  • صد هزاران جانور زو می‌خورند ** ابرها هم از برونش می‌برند
  • Sonra yine deniz, onların karşılığını almakta… Nereden alıyor? Bunu akıl ve fikir sahibi olanlar bilir.
  • باز دریا آن عوضها می‌کشد ** از کجا دانند اصحاب رشد
  • Bu kitap da birçok hikâyelere başlayıverdik… Fakat onlar noksan kaldı.
  • قصه‌ها آغاز کردیم از شتاب ** ماند بی مخلص درون این کتاب
  • Ey Hak ziyası cömert Husameddin, feleklerle unsurlar, senin gibi bir padişah doğurmamıştır. 2110
  • ای ضیاء الحق حسام الدین راد ** که فلک و ارکان چو تو شاهی نزاد