- Kardeş, eskiden bir şehirliye köylünün tanışıklığı vardı.
- ای برادر بود اندر ما مضی ** شهریی با روستایی آشنا
- Köylü, şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu.
- روستایی چون سوی شهر آمدی ** خرگه اندر کوی آن شهری زدی
- İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkânına geçer oturur, sofrasına çökerdi.
- دو مه و سه ماه مهمانش بدی ** بر دکان او و بر خوانش بدی
- Şehirli, köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı.
- هر حوایج را که بودش آن زمان ** راست کردی مرد شهری رایگان
- Köylü bir gün yüzünü şehirliye döndü de dedi ki: “A efendim, sen hiç köye gelmez, hiç seyre seyrana çıkmaz mısın? 240
- رو به شهری کرد و گفت ای خواجه تو ** هیچ مینایی سوی ده فرجهجو
- Allah aşkına olsun bütün oğullarını getir. Şimdi tam gül mevsimi, ilkbahar.
- الله الله جمله فرزندان بیار ** کین زمان گلشنست و نوبهار
- Yahut da yazın meyve zamanı gel de hizmetine kemer kuşanayım.
- یا بتابستان بیا وقت ثمر ** تا ببندم خدمتت را من کمر
- Soyunu sopunu, çoluk çocuğunu, akrabalarını getir, köyümüzde üç, dört ay kal.
- خیل و فرزندان و قومت را بیار ** در ده ما باش سه ماه و چهار
- Bahar çağında köy pek hoş olur, çayırlık, çimenlik, gönle ferah veren gönül çeken lâlelik kesilir”
- که بهاران خطهی ده خوش بود ** کشتزار و لالهی دلکش بود
- Şehirli, başından savmak için ona vaatte bulundu, vaadinin üstünden de sekiz yıl geçti. 245
- وعده دادی شهری او را دفع حال ** تا بر آمد بعد وعده هشت سال