- Kıçının altına taş koymuş adamın harareti nasıl gider, o adam nasıl soğuk alırsa ahmak da sizden harareti, aşkı iştiyakı çalar, size soğukluk verir!
- گرمیت را دزدد و سردی دهد ** همچو آن کو زیر کون سنگی نهد
- İsa’nın kaçışı korkudan değildi. O zaten emindi, fakat size öğretmek için kaçmıştı.
- آن گریز عیسی نه از بیم بود ** آمنست او آن پی تعلیم بود
- Zemheri rüzgârları, âlemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam?
- زمهریر ار پر کند آفاق را ** چه غم آن خورشید با اشراق را
- Sebâlılar’ın ahmaklığı, peygamberlerin nasihatlarının o ahmaklara tesir etmemesi
- قصهی اهل سبا و حماقت ایشان و اثر ناکردن نصیحت انبیا در احمقان
- Hatırıma Sebalılar’ın hikâyesi geldi. Ahmaklık yüzünden seher yeli, onlara veba kesilmişti. 2600
- یادم آمد قصهی اهل سبا ** کز دم احمق صباشان شد وبا
- Sebâ, çocuklardan duyduğun masallardaki gibi pek büyük bir şehirdi.
- آن سبا ماند به شهر بس کلان ** در فسانه بشنوی از کودکان
- Hani çocuklar masal söylerler ya… Fakat masallarında nice sırlar, nice öğütler vardır.
- کودکان افسانهها میآورند ** درج در افسانهشان بس سر و پند
- Görünüşte saçma şeyler söylerler ama sen onları masal sanma sakın… Bütün viranelerde define aramaya koyul!
- هزلها گویند در افسانهها ** گنج میجو در همه ویرانهها
- Sebâ şehri, pek büyük, pek azametli bir şehirdi… Büyüklüğü bir tepsiden fazla değil!
- بود شهری بس عظیم و مه ولی ** قدر او قدر سکره بیش نی
- Pek ulu, pek geniş, pek uzun, pek kocamandı… bir soğan kadar! 2605
- بس عظیم و بس فراخ و بس دراز ** سخت زفت زفت اندازهی پیاز
- On şehir halkı oraya toplanmıştı; fakat hepsi de yüzleri yıkanmamış üç kişiden ibaret!
- مردم ده شهر مجموع اندرو ** لیک جمله سه تن ناشستهرو