- Allah, onlara bunca matah, bunca bağ, bunca bostan vermiş, sağlarından, sollarından onlara zevk ve huzur için bunca nimetler ihsan etmişti.
- دادشان چندان ضیاع و باغ و راغ ** از چپ و از راست از بهر فراغ
- Ağaçlardan dökülen meyvelerin bolluğundan yol daralır, geçenler, geçemez olurlardı.
- بس که میافتاد از پری ثمار ** تنگ میشد معبر ره بر گذار
- Yerlere dökülen meyveler, yolu kapar, yolcu, nereden geçeyim diye şaşırır kalırdı. 2660
- آن نثار میوه ره را میگرفت ** از پری میوه رهرو در شگفت
- Birisi, başına bir sepet alıp ağaçlıklardan geçse sepet silkmeden meyvelerle dolardı.
- سله بر سر در درختستانشان ** پر شدی ناخواست از میوهفشان
- Meyveleri kimse silkmez, düşürmez, meyveler, rüzgârla düşer, nicelerin etekleri, meyvelerle dolar, boşalırdı.
- باد آن میوه فشاندی نه کسی ** پر شدی زان میوه دامنها بسی
- Meyve hevenkleri, dallardan aşağılara kadar sarkar, gelip geçenlerin başlarına, yüzlerine sürtünürdü.
- خوشههای زفت تا زیر آمده ** بر سر و روی رونده میزده
- Külhan hizmetinde çalışan aşağılık bir adam bile o kadar zengindi ki altın kemer kuşanırdı.
- مرد گلخنتاب از پری زر ** بسته بودی در میان زرین کمر
- Köpek, ekmekleri ayağıyla çiğner, ezerdi… Kurt, yiyecek bolluğundan imtilâ illetine tutulmuştu. 2665
- سگ کلیچه کوفتی در زیر پا ** تخمه بودی گرگ صحرا از نوا
- Şehir de hırsızdan kurttan emindi, köy de. Keçi bile, büyük büyük kurtlardan korkmaz olmuştu.
- گشته آمن شهر و ده از دزد و گرگ ** بز نترسیدی هم از گرگ سترگ
- Onların günden güne artan nimetlerini, onların nail oldukları şeyleri anlatsam,
- گر بگویم شرح نعمتهای قوم ** که زیادت میشد آن یوما بیوم