English    Türkçe    فارسی   

3
2668-2677

  • Mühim sözler geri kalır. Peygamberler, bunlara “Doğru olun, doğruluk yapın!” demişti!
  • مانع آید از سخنهای مهم ** انبیا بردند امر فاستقم
  • Sebâlılar’a nasihat için peygamber gelmesi, Peygamberlerden mucize istemeleri
  • آمدن پیغامبران حق به نصیحت اهل سبا
  • Oraya tam on üç peygamber gelmiş, sapıklara yol göstermiş istemişlerdi.
  • سیزده پیغامبر آنجا آمدند ** گم‌رهان را جمله رهبر می‌شدند
  • “Nimetleriniz çoğalıp durmakta, fakat şükür nerede? Şükrü merkebi yatıp uyusa bile siz onu uyandırın, kaldırın! 2670
  • که هله نعمت فزون شد شکر کو ** مرکب شکر ار بخسپد حرکوا
  • Nimet verene şükretmek aklen de lâzım. Şükretmeyen, kendisine ebedî hışım kapısını açar.
  • شکر منعم واجب آید در خرد ** ورنه بگشاید در خشم ابد
  • Kendinize gelin de şu kereme bakın! Bir şükre bedel bu kadar nimeti kim verir?
  • هین کرم بینید وین خود کس کند ** کز چنین نعمت به شکری بس کند
  • Allah insana baş verir, şükür için de bir secde ister… Ayak bağışlar şükür için bir oturma diler” dediler.
  • سر ببخشد شکر خواهد سجده‌ای ** پا ببخشد شکر خواهد قعده‌ای
  • Sebâlılar dediler ki: “Bizim şükretme kabiliyetimizi Şeytan aldı götürdü! Şükürden de usandık, nimetten de.
  • قوم گفته شکر ما را برد غول ** ما شدیم از شکر و از نعمت ملول
  • Bu nimetlerden bize öyle usanç geldi ki ne ibadet hoşumuza gidiyor, ne kabahat! 2675
  • ما چنان پژمرده گشتیم ازعطا ** که نه طاعتمان خوش آید نه خطا
  • Nimetleri de istemiyoruz, bahçeleri de… Zevk sebeplerini de dilemiyoruz, safa vesilelerini de!
  • ما نمی‌خواهیم نعمتها و باغ ** ما نمی‌خواهیم اسباب و فراغ
  • Peygamberler dediler ki: “ Gönülde bir illet yüzünden insan, doğruyu anlamaz, sapıtır.
  • انبیا گفتند در دل علتیست ** که از آن در حق‌شناسی آفتیست