- Şehir de hırsızdan kurttan emindi, köy de. Keçi bile, büyük büyük kurtlardan korkmaz olmuştu.
- گشته آمن شهر و ده از دزد و گرگ ** بز نترسیدی هم از گرگ سترگ
- Onların günden güne artan nimetlerini, onların nail oldukları şeyleri anlatsam,
- گر بگویم شرح نعمتهای قوم ** که زیادت میشد آن یوما بیوم
- Mühim sözler geri kalır. Peygamberler, bunlara “Doğru olun, doğruluk yapın!” demişti!
- مانع آید از سخنهای مهم ** انبیا بردند امر فاستقم
- Sebâlılar’a nasihat için peygamber gelmesi, Peygamberlerden mucize istemeleri
- آمدن پیغامبران حق به نصیحت اهل سبا
- Oraya tam on üç peygamber gelmiş, sapıklara yol göstermiş istemişlerdi.
- سیزده پیغامبر آنجا آمدند ** گمرهان را جمله رهبر میشدند
- “Nimetleriniz çoğalıp durmakta, fakat şükür nerede? Şükrü merkebi yatıp uyusa bile siz onu uyandırın, kaldırın! 2670
- که هله نعمت فزون شد شکر کو ** مرکب شکر ار بخسپد حرکوا
- Nimet verene şükretmek aklen de lâzım. Şükretmeyen, kendisine ebedî hışım kapısını açar.
- شکر منعم واجب آید در خرد ** ورنه بگشاید در خشم ابد
- Kendinize gelin de şu kereme bakın! Bir şükre bedel bu kadar nimeti kim verir?
- هین کرم بینید وین خود کس کند ** کز چنین نعمت به شکری بس کند
- Allah insana baş verir, şükür için de bir secde ister… Ayak bağışlar şükür için bir oturma diler” dediler.
- سر ببخشد شکر خواهد سجدهای ** پا ببخشد شکر خواهد قعدهای
- Sebâlılar dediler ki: “Bizim şükretme kabiliyetimizi Şeytan aldı götürdü! Şükürden de usandık, nimetten de.
- قوم گفته شکر ما را برد غول ** ما شدیم از شکر و از نعمت ملول
- Bu nimetlerden bize öyle usanç geldi ki ne ibadet hoşumuza gidiyor, ne kabahat! 2675
- ما چنان پژمرده گشتیم ازعطا ** که نه طاعتمان خوش آید نه خطا