English    Türkçe    فارسی   

3
2697-2706

  • Hatta yepyeni ve söylenmemiş bir nükte duyduğunu farz et, yarın ona da doyar, ondan da nefret edersin.
  • چیز دیگر تازه و نو گفته گیر ** باز فردا زان شوی سیر و نفیر
  • Sen sendeki illeti gider… İllet geçti mi, sence her eskimiş, söylenmiş söz, yeni olur.
  • دفع علت کن چو علت خو شود ** هرحدیثی کهنه پیشت نو شود
  • O eski söz, yepyeni dallar, budaklar verir, yüzlerce meyve hevenkleri bitirir, yetiştirir!
  • تا که از کهنه برآرد برگ نو ** بشکفاند کهنه صد خوشه ز گو
  • Biz böyle hekimleriz, öyle Allah şakirtleriyiz ki bahrimuhit bile bizi gördü de yarıldı. 2700
  • ما طبیبانیم شاگردان حق ** بحر قلزم دید ما را فانفلق
  • Biz başkayız; insanın hastalığını, nabzına bakarak anlayan hekimler başka!
  • آن طبیبان طبیعت دیگرند ** که به دل از راه نبضی بنگرند
  • Biz gönle vasıtasız bakarız, bizim görüşümüz, anlayışımız yüzünden pek yücedir.
  • ما به دل بی واسطه خوش بنگریم ** کز فراست ما به عالی منظریم
  • Onlar, insanı gıdalarla, meyvelerle doyuran kuvvetlendiren doktorlardır… hayvanî can, onların tedavisiyle kuvvet bulur, yaşar.
  • آن طبیبان غذااند و ثمار ** جان حیوانی بدیشان استوار
  • Bizse iş ve söz doktorlarıyız. Bize ululuk nurunun ışığı ilham vermektedir.
  • ما طبیبان فعالیم و مقال ** ملهم ما پرتو نور جلال
  • Meselâ bu çeşit bir iş sana faydalıdır, öbürünün yolunu keser. 2705
  • کین چنین فعلی ترا نافع بود ** و آنچنان فعلی ز ره قاطع بود
  • Bu çeşit bir söz sana faydalıdır, başka çeşit bir sözse seni yaralar!
  • اینچنین قولی ترا پیش آورد ** و آنچنان قولی ترا نیش آورد