English    Türkçe    فارسی   

3
302-311

  • Zayıf, perişan birçok dertlinin şifa ümidiyle kapıya oturup bekleştiğini görür.
  • جوق جوقی مبتلا دیدی نزار ** شسته بر در در امید و انتظار
  • Dua ederde “Allah, hepinizin muradını verdi, maksatlarınıza eriştiniz.
  • گفتی ای اصحاب آفت از خدا ** حاجت این جملگانتان شد روا
  • Şimdilik illetsiz zahmetsiz yürüyün, Allah’ın yargılama ve kerem etmesine doğrulun” der.
  • هین روان گردید بی رنج و عنا ** سوی غفاری و اکرام خدا
  • Hepsi ayaklara bağlı develere benzerken himmet edip bağlarını çözer. 305
  • جملگان چون اشتران بسته‌پای ** که گشایی زانوی ایشان برای
  • Onlar da hemencecik sıhhat bulup onun duasıyla neşelenerek yürür giderlerdi.
  • خوش دوان و شادمانه سوی خان ** از دعای او شدندی پا دوان
  • Sen de bunca âfetlere uğradın, hepsinden tecrübeler gördün… Padişah meşrepli erlerden sıhhat buldun.
  • آزمودی تو بسی آفات خویش ** یافتی صحت ازین شاهان کیش
  • Topallığın kaç kere düzeldi, canın kaç defa gamdan, mihnetten kurtuldu.
  • چند آن لنگی تو رهوار شد ** چند جانت بی غم و آزار شد
  • Sense gâfilcesine kendini de kaybetmemek için ayağına bir ip bağlamış durmaktasın be herif!
  • ای مغفل رشته‌ای بر پای بند ** تا ز خود هم گم نگردی ای لوند
  • Şükretmiyorsun, nail olduğun nimetleri unutmuşsun. Bu unutuş, o bal yediğin zamanları hatırına bile getirmiyor. 310
  • ناسپاسی و فراموشی تو ** یاد ناورد آن عسل‌نوشی تو
  • Hulâsa o yol, sana bağlandı. Çünkü gönül ehlinin gönlü, senden incindi, sana darıldı.
  • لاجرم آن راه بر تو بسته شد ** چون دل اهل دل از تو خسته شد