- Bu seferden kurtulacak mıyım, yoksa yolda boğulacak mıyım? Ne olacağımı bildir bana.
- من درین ره ناجیم یا غرقهام ** کشف گردان کز کدامین فرقهام
- Ben, başkaları gibi kuru bir ümide kapılıp şüpheyle yola düşmem dersen,
- من نخواهم رفت این ره با گمان ** بر امید خشک همچون دیگران
- Hiçbir ticarette bulunamazsın. Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır.
- هیچ بازرگانیی ناید ز تو ** زانک در غیبست سر این دو رو
- Pul şişe gibi ruhu incecik olan, cüz’i bir şeyden kırılıveren korkak tacir, ticaretinden ne fayda görür, ne ziyan eder.
- تاجر ترسندهطبع شیشهجان ** در طلب نه سود دارد نه زیان
- Hatta fayda şöyle dursun ziyan eder, mahrum kalır, hor olur. Kimde yanış varsa nuru o bulur. 3090
- بل زیان دارد که محرومست و خوار ** نور او یابد که باشد شعلهخوار
- Çünkü bütün işler, ihtimalle yapılır. Sen de din işini üstün ve ön planda tut da kurtul.
- چونک بر بوکست جمله کارها ** کار دین اولی کزین یابی رها
- Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
- نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
- Mukallidin imanı korku ve ümittir
- بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا
- Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.
- داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
- Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
- بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی میدود
- Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun? 3095
- بوک روزی نبودت چون میروی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی