- Ara yerde sen kalakaldın, yardımsız, yardımcısız kervandan arta kalan ve sönmeye mahkûm ateşe döndün.
- تو بماندی در میانه آنچنان ** بیمدد چون آتشی از کاروان
- Ey baba yiğit dost, yukardan, aşağıdan münezzeh olanın eteğini tut.
- دامن او گیر ای یار دلیر ** کو منزه باشد از بالا و زیر
- O, ne İsa gibi göklere ağar, ne Karun gibi yerlere geçer. 345
- نه چو عیسی سوی گردون بر شود ** نه چو قارون در زمین اندر رود
- Sen yerden, yurttan alımdan, satımdan kaldın mı o, mekân âleminde de seninle beraberdir, Lâmekân âleminde de.
- با تو باشد در مکان و بیمکان ** چون بمانی از سرا و از دکان
- Bulanıklardan, duruluklar çıkarır, cefalarını vefa yerine tutar.
- او بر آرد از کدورتها صفا ** مر جفاهای ترا گیرد وفا
- Cefakârlıkta bulunursan noksandan kurtulup kemâle erişesin diye kulağını burar.
- چون جفا آری فرستد گوشمال ** تا ز نقصان وا روی سوی کمال
- Sülûkte virdini terk edersen zahmete, mihnete düşer, sıkıntıya uğrarsın ya.
- چون تو وردی ترک کردی در روش ** بر تو قبضی آید از رنج و تبش
- İşte o tediptir. Yapma, o eski ahdi hiç değiştirme demektir. 350
- آن ادب کردن بود یعنی مکن ** هیچ تحویلی از آن عهد کهن
- Bu iç sıkıntısı bir zincir şeklini almadan, bu gönlünü sıkan şey, ayağını bağlamadan önce.
- پیش از آن کین قبض زنجیری شود ** این که دلگیریست پاگیری شود
- Bu işareti, beyhude zan etmemen için uğradığın o makul zahmet, duyguna hitap eder bir hâle gelir ve meydana çıkar.
- رنج معقولت شود محسوس و فاش ** تا نگیری این اشارت را بلاش