- Bir şeyin hem nefyedilmesi caizdir, hem ispat edilmesi. Çünkü zahiri görünüş aykırıdır, nispet de iki türlü olabilir.
- نفی آن یک چیز و اثباتش رواست ** چون جهت شد مختلف نسبت دوتاست
- Allah’ın “O taşları attığın zaman yok mu? Onları sen atmadın ki… Allah attı” demesinde hem hem nefiy vardır, hem ispat ve ikisi de yerindedir.
- ما رمیت اذ رمیت از نسبتست ** نفی و اثباتست و هر دو مثبتست
- Onları sen attın, çünkü taşlar senin elindeydi. Fakat sen atmadın, çünkü o atış kuvvetini Allah izhar etti. 3660
- آن تو افکندی چو بر دست تو بود ** تو نه افکندی که قوت حق نمود
- İnsanoğlunun kuvvetinin bir haddi, bir hududu vardır. Bir avuç toz, toprak nasıl olur da bir orduyu bozar, kırıp geçirir?
- زور آدمزاد را حدی بود ** مشت خاک اشکست لشکر کی شود
- Avuç, senin avucundur ama atış bizden. Bu iki nispetin nefyi de yerindedir, ispatı da.
- مشت مشت تست و افکندن ز ماست ** زین دو نسبت نفی و اثباتش رواست
- Peygamberlerin zıtları olan kâfirler de Peygamberleri, evlâtlarını, tanıdıkları, bildikleri gibi tanırlar bilirler.
- یعرفون الانبیا اضدادهم ** مثل ما لا یشتبه اولادهم
- Münkirler onları yüzlerce delille, yüzlerce nişanla evlâtlarını tanır gibi tanırlar, bilirler ama
- همچو فرزندان خود دانندشان ** منکران با صد دلیل و صد نشان
- Kıskançlıkları, hasetleri yüzünden bildiklerini gizlerler “Bilmiyoruz ki” diye bilmezlikten gelirler. 3665
- لیک از رشک و حسد پنهان کنند ** خویشتن را بر ندانم میزنند
- Baksana, Allah bir yerde “Onları bilirler” dedi, bir yerde de “Onları benden başka kimse bilmez;
- پس چو یعرف گفت چون جای دگر ** گفت لایعرفهم غیری فذر
- Onlar, benim kubbelerimin altında gizlidir. Onları Allah’tan başka kimse bilmez, sınamakla bilinmezler ki” dedi.
- انهم تحت قبابی کامنون ** جز که یزدانشان نداند ز آزمون