- Kıvılcım gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam. 3695
- گر بگویم از فراق چون شرار ** تا قیامت یک بود از صد هزار
- O halde onun yakıcılığını anlatmaya kalkışma sus, yarabbi, beni sen kurtar, sen kurtar da ancak.
- پس ز شرح سوز او کم زن نفس ** رب سلم رب سلم گوی و بس
- Dünyada neyin visaliyle neşelenirsen o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün hele!
- هرچه از وی شاد گردی در جهان ** از فراق او بیندیش آن زمان
- Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi… Fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti gitti!
- زانچ گشتی شاد بس کس شاد شد ** آخر از وی جست و همچون باد شد
- Gönül, sana da vefa etmez, seni de terk edip gider. O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.
- از تو هم بجهد تو دل بر وی منه ** پیش از آن کو بجهد از وی تو بجه
- Ruhulkudüs’ün Meryem’e, Meryem çıplak bir halde yıkanırken bir insan şeklinde görünmesi, Meryem’in Ulu Allah’a sığınması
- پیدا شدن روح القدس بصورت آدمی بر مریم بوقت برهنگی و غسل کردن و پناه گرفتن بحق تعالی
- Fırsat elden çıkmadan Meryem gibi sen de surete “Senden Rahman’a sığınırım” de. 3700
- همچو مریم گوی پیش از فوت ملک ** نقش را کالعوذ بالرحمن منک
- Meryem yapayalnızken canlara can katan birisini gördü. Bu adam, öyle güzeldi ki gönülleri alıyordu.
- دید مریم صورتی بس جانفزا ** جانفزایی دلربایی در خلا
- Ruhulemin, onun gözünün ay gibi güneş gibi yerden doğuverdi.
- پیش او بر رست از روی زمین ** چون مه وخورشید آن روح الامین
- Güneş, doğudan nasıl çıkarsa o da örtüsüz, nikâpsız Meryem’in önünde yerden doğdu.
- از زمین بر رست خوبی بینقاب ** آنچنان کز شرق روید آفتاب
- Meryem çıplaktı, bir kötülük yapar diye korktu, eli ayağı titremeye başladı.
- لرزه بر اعضای مریم اوفتاد ** کو برهنه بود و ترسید از فساد